Şöyle Başladı
Bir gün yalnız bırakıldım. Aslında yalnızlığımın farkına vardım. Bir an, anın içinde kalıp yaşadıklarımı düşündüm. Bana yaşatılanları ve yaşatanı…
Bir gün yalnız bırakıldım. Aslında yalnızlığımın farkına vardım. Bir an, anın içinde kalıp yaşadıklarımı düşündüm. Bana yaşatılanları ve yaşatanı…
İnsan, hayatta kalmaya çalışır doğasında. En basitinden karnını doyurmak ya da konforlu bir yaşama kavuşmak doğasında. Bunun için neleri göze almaz ki; yakıp-yıkar, yok eder. Haklıdır. Yok etmek; yaşamak için. Yakıp-yıkmak, yaşayabilmek için. Masumdur.
Peki, yakıp-yıkarken, yok ederken iyi insan olunur mu? Erdemli,onurlu,ahlaklı olunabilirmi?Erdem,onur,ahlak,iyi, insanı insan yaptığına inandığımız bütün duygular, gerçekte yoklar. Bunları biz uydurduk. Gerçeğin bunlarla ilgisi yok. İyi insan olmaz, olamaz. Ne yapıyorsa kendisi için, ta kendisi için yapar insan. Bir başkası için iyi ya da ahlaklı olmaz. Tüm canlılar ne yapıyorsa, kendileri için yaparlar. İnsan; hayvanın uğradığı zulme ’’ insanın zulmüne’’ sessiz kalamaz. İnsanı vicdanı rahatsız eder. Vicdan sadece rahatsız eder, insanda rahatsız olur. Huzuru kaçar, mutsuz olur, canı yanar. Ve bunu dindirmenin yolu, vicdanı rahatlatmaktan geçer. Hayvanın karnını doyurur, yarasını tedavi eder.Geçer;artık huzurludur,mutludur,acısı dinmiştir.Hayvan;karnının yeniden doyması için, yarasının tekrar iyileşmesi için insanı sever. Kimi zaman insan tarafından öldürülmemek için insanı sever ancak vicdanı ve damak zevki uyumludur insanın, hayvanın şansı yoktur. İnsan hayvan sever değil hayvan seçerdir.
İyi yoktur, vicdan rahatsızdır sadece. Ahlak yoktur, vicdan huzursuzdur sadece.Onur,erdem yoktur, vicdan ve ego(ben) çatışır sadece. Bütün bu olan bitenin farkında olabilmek; Gerçek acının,huzursuzluğun,çaresizliğin başlangıç noktası, farkında olma hali. Çarenin var olabilmesi bir başka farkındalığın yaşanmasına bağlı. Yani farkına varılan rahatsız edici halin sonlanabilmesinin çaresi, yine bir farkındalık. Değiştirmek istediğin her şeyin çözümü, farkında olmakla başlar. Ve böylece değişim başlar ya da hayat biter.
Seçim insanındır. Ya değişim ya ‘’ölüm’’. Değişimi kabul ettiğin an ‘öldüğün’ an ama aynı zamanda doğduğun andır. ‘Ölümü’ kabul ettiğin an, kapının bir başka dünyaya açıldığı andır. İnsan eğer dünyasını değiştirebileceğine inanıyorsa, açılır bu kapı. İnanç yoksa bu çözümler gerçek bir sondur. Yaşamın sonu.
Tercih insanındır. Değişim, var olan ve boyun eğilen döngünün yeniden başlama hali. Yeniden vicdan, yeniden onur,erdem,ahlak,iyi yeniden.
İnsan yeniden tanımlar;iyiyi.ahlakı,onuru,erdemi,vicdanı,sevgiyi,huzuru adlandırabildiği her duyguyu, olguyu yeniden tanımlar. Tanım değişir, isim değişir, farklılaşır duygular. Vicdana yüklenen anlam değişir.
Peki değişimi tercih etme cesareti var mı? Cesaret; bulunduğun durumdan rahatsız olma hali. Sadece bu. Bulunduğun durumdan rahatsız değilsen, değişime gerek yoktur. İnsanın cesur olmasına da lüzum yoktur. İsteseler de istemeseler de, seçseler de seçmeseler de döngü böyle insanlar için aynı yerde başlar, aynı yerde biter. İyi ya da kötü yoktur bu insanlar için, döngünün duygu tanımlamaları vardır.
Cesaretin yoksa senin adına cesur olanlar döngüde yerini alır. Yine döngünün tanımıyla ‘güçlü insan’ diye adlandırılırlar. Gerçekte güçlü vardır. Döngüde güçlü hayatta kalandır. Güçlü iyi olmaz. Vicdanı onu rahatsız etmez, böylece huzuru kaçmaz. Onuru yoktur, erdemli değildir. Aslında güçlü cesur değildir. Cesareti olmayanlarca yenilmez ve ölümsüz kılınmış olanlardır. Güçlü yenilebilir mi? Güçlü döngüden çıkartılabilir mi? Farkında olunmazsa, seçim doğru yapılmazsa, değişimi başlatmak için cesaretli olunmazsa; Güçlü, ne yazık ki sonsuza dek yaşar. Zayıf, ne yazık ki ölüme mahkûmdur. Gücünün ya da zayıflığının farkına varan ve döngüye boyun eğen, sadece yaşar. Nefes alır ve bir gün verir. Hepsi bu…
Böylece sona erdi.