Siyanürün neden olduğu büyük çevre felaketletleri

LEFKE: 1974 yılına kadar Cyprus Mines Corp.(CMC) tarafından işletilen madende bugüne binlerce dönümlük ölü toprak ve çevresinde bulunan zehirli bir göl kalmıştır.

OK TEDİ ALTIN MADENİ: Papua Yeni Gine’de 2100 m. yüksekliğinde OK Tedi dağında ki madenin zehirli atıkları yoğun yağmurlarla yaşanan toprak kayması yüzünden çevreye yayılır. 1100 km uzunluğundaki Fly River nehri tamamen kirlenir. Kirlenme öyle büyük boyuttadır ki, nehre 800 km uzaklıktaki su kaynaklarında ağır metal ve siyanür kirlenmesi tespit edilir. Masraf fazla olmasın diye atık havuzu yapılmamıştır. Sonuç, yoğun göç ve ölü topraklar. 

YENİ ZELLANDA; TUI, MARTHA HİLL, GOLDEN CROSS ALTIN MADENLERİ: 

TUI Altın madeni, 1973 yılında 2,5 milyon ton maden atığı bırakılarak terk edildi. Kurşun, cıva ve kadmiyum içeren bu atıklar bölgenin tüm yer altı ve yerüstü kaynaklarını kirletmiştir. Özellikle Kadmiyum öldürücü bir zehir özelliğindedir. TUI madeninin bulunduğu bölgenin yerel meclisi, mevcut kirlenmenin önüne geçmek için 600.000 –1.000.000 dolarlık yıllık bir harcamanın gerekli olduğunu söylemektedir.

ENDONEZYA; IRIAN JAYA MADENİ:

RTZ’ nin işlettiği maden, 3500 metre yüksekliğindeki dağların üzerindedir. 3.6 milyon hektar alana yayılır. Günde 125.000 ton zehirli atık, yakında bulunan Ajikwa nehrine bırakılmaktadır. Bölgede korkunç bir çevre kirliliği yaşanır. Sular, balıklar, bitkiler, insanlar, toprak zehirlenir. Halk ayaklanır. Bu ayaklanma devlet güçleri tarafından silahla ve gözaltında öldürmelerle bastırılır. Öldürülenlerin ve kaybolanların arasında kadın ve çocuklarda vardır sayıları yüzlerle ifade edilmektedir. Benzer öldürme olayları Yeni Gine de de olmuştur.

Felaketin bir başka bilinen sonucu da, sulanamayan başta pirinç tarlalarından ürün alınamaması yüzünden yaşanan kıtlıktır. Bu kıtlık yüzlerce insanın 1997 yazında açlıktan ölümüne neden olmuştur.

CANADA; RABBIT LAKE ALTIN MADENİ:

Bu madeni ELDORODO adlı şirket işletmektedir. Bu şirketi Türkiye’ de TUPRAG’ ın sahibi olarak görüyoruz(tuprag; yakın zamanda uşak-eşme ve şimdi Kazdağılarında altın arama ruhsatı verilen ortaklık.) Rabbit Lake uranyum madeninde, yerlileri zorla çalıştırdığı, kaçmak isteyenleri tekrar yakalayıp madende çalıştırdıkları bilinmekte. Yaşanan felaket 1989 yılında meydana gelmiştir. Maden yakınlarında bulunan Collins Creek deresi Wallaston Gölüne akmaktadır. Bu dereye 2 milyon litre radyoaktif madde ve radyum, arsenik, nikel gibi ağır metalleri içeren maden atığı karışır. Sonuç, çevrede yoğun bir radyasyon ve mezara dönen bir göldür. Şirket 1 milyon Kanada doları tazminat istemiyle yargılanır.

 AMERİKA MONTANA ZORTMAN LANDUSKY MADENLERİ

Kanadalı Pegasus adlı şirket tarafından 1979 itibaren işletilen bu madenden doğal ortama akan siyanür ve ağır metal sızıntıları, asit kaçakları vahşi hayvan ölümlerine, tüm içme suyu kaynaklarının kirlenmesine, maden çevresinde yoğun toprak zehirlenmesine neden olur.

SUMMITVILLE ALTIN MADENLERİ:

Summitville ABD’ de Colorado Eyaleti sınırları içinde San Juan dağları üzerinde bir bölgedir.1986 yılında SCMCI(Summitville Consolidated Mine Company) isimli şirket altın madeni işletmeye başlar. İşletme tipi bu gün Bergama Ovacıktaki altın madeninin aynısıdır. Şirket, atık barajından “sıfır dejarj” olacağını, doğaya hiçbir zehirli atık bırakılmayacağını garanti etmişti. Fakat madenin işletilmesinden bir ay sonra, atık barajından zehirli atığın sızdığı tespit edilmiştir. Atık barajında sızıntının önlenmesi için oluşturulan, kil tabakası ve plastik örtü asitlerin etkisiyle parçalanmış, maden yakınında bulunan nehir ve yeraltı su kaynakları sızıntıyla kirlenmiştir. Sonuç tam bir yıkımdır. Bölgedeki Alamosa nehri 27 km buyunca siyanür bileşikleri, asit ve ağır metaller içeren maden atıklarıyla zehirlenir. Nehir balıkları ve vahşi hayvanlar kitlesel ölümle karşı karşıya kalır. Yoğun su kullanımıyla, çevredeki çiftliklerin su ihtiyacı karşılanamaz ve topraklar ölmeye başlar. Şirket madene 200 milyon dolar yatırım yapmış, 100 milyon dolar altın elde etmiş ve doğanın temizlenmesi için 120 milyon dolarlık bir yükü bırakıp gitmiştir

ROMANYA, BAIA MARE ALTIN MADENİ:

2000 yılı şubat ayı başında Romanya'daki BAİA MARE siyanürlü altın madeninde meydana gelen çevre felaketi sonucunda Tuna nehri siyanürle zehirlendi. Felaketten Romanya, Macaristan ve Yugoslavya etkilendi. Madenin sahibi ESMERALDA isimli Avustralyalı bir şirkettir. Ve artık çok iyi tanıdığımız Normandy Poseidon Bu şirketin sahibidir. Bu şirket Türkiye’ de altın çıkarmak isteyen başta Eurogold(Normandy), Tüprag, Cominco ve Anglo Tur altın şirketlerinin de ana ortağıdır. 

Bütün bu anlatılanları Jeoloji yüksek mühendisi Tahir Öngür’ün ‘altını çıkarılıp da zengin olan ülke yok, zengin olanlar altını çıkaran yabancı şirketler’ sözüyle noktalamadan önce Çanakkale Akademik Odalar Birliği dönem sözcüsü Cengiz Demirel’in Çanakkale’nin mevcut durumunu anlatan sözlerini aktarmak istiyorum;

 ‘’ İstanbul’un yükünü hafifletmek, kirliliği çevre illere yaymak amacıyla Çanakkale’nin üzerine ilin emisyon hacmi dikkate alınmayarak, yer seçimi iyi yapılmayarak önemli yükler bindirildiğini, gelişmiş ülkelerin asla kabul etmedikleri dünyanın en kirli sanayilerinin (Biga’da Demirçelik İşletmesi ve Termik Santralı, Çan Termik Santralı, Seramik fabrikaları ve doğal gaz santralı, Akçan Sa Çimento fabrikası ve Enerji SA Çanakkale Termik Santralı) Çanakkale’ye kurulduğunu çok değerli tarım alanları ile asit yağmurlarıyla ormanların yok olduğunu, hava ve tüm su kaynaklarımız kirleneceğini, tüm Çanakkalelilerin sağlığının risk altında olduğunu görmekteyiz. Bunlar yetmiyormuş gibi çok uluslu şirketlerin taşeronları ve yerli işbirlikçiler tarafından Kaz dağları’nda altın madeni arama çalışmaları olanca hızıyla sürüyor. Bu amaçla söz konusu şirketlere 66 bin 490 dekarlık bir alanda “altın arama izni” verildi. Şu anda fiilen 786 bin metre karelik bir sahada sondaj çalışmaları yapılıyor. Çalışmalar, şimdiden yöredeki birçok köyün içme suları kirleterek sürdürülüyor.“Çan Termik Santralı” ve işletilecek altın madeni alanları Antik Troya kentini birkaç kez yok eden ve halen diri olan, önemli büyüklükte deprem üretebilecek çok sayıda fay ile iç içe 1.derecede deprem bölgesinde bulunuyor.


Maden sahaları ekonomik ömrünü tamamlayıp terk edildiğinde bile, ilimizin birçok yerinde başta siyanür olmak üzere zehirli atıklar ve ağır metallerle dolu atık barajları yöre halkı ve tüm canlılar için risk oluşturacak. Dünyanın en kirli sanayileri ve altın maden ocakları bir araya geldiğinde (siyanür, kükürt dioksit, azot oksit, uçucu küller, karbondioksit ve radyo aktif maddeler salınımı nedeni ile) bünyesinde önemli miktarda “endemik” canlıyı barındıran Kaz Dağları’ndaki ormanlar yok olacak, tarım toprakları ve havayı, en önemlisi yöredeki Bayramiç barajı ile Çanakkale’ye içme suyu sağlayan Atik Hisar barajı başta olmak üzere, yöredeki tüm göletler ve içme suyu olarak da kullanılan yeraltı suları kirlenecek. İnsanlarda başta kanser olmak üzere ölümcül hastalıklar yaygınlaşacak. Çanakkale yaşanmaz hale gelecek... Bu nedenlerle Çanakkale Akademik Odalar Platformu olarak başta halkımız olmak üzere tüm yetkilileri ve sivil toplum örgütlerini bu vahşete “dur” demeye, Çanakkale, Çan ve Bayramiç Belediyelerini söz konusu madenlerle ilgili işletme ruhsatlarını iptal ettirmek amacı ile yargıya başvurmaya çağırıyoruz.”

İlgili maden yasasıyla ülkemizin doğal, tarihsel ve kültürel değerleri yok olacak, oluyor da buna izin vermeyelim…

 

Bu yazı yaklaşık 13 yıl öncesine ait. Aradan geçen bunca zamanda,bu ülkede değişen ; daha fazla maden,daha fazla termik santral, yetmemiş nükleer santraller, daha fazla orman kıyımları, katledilen doğa olmuş.Bu süreç içerisinde bu yazıda belirtilen siyanür kazalarından biri ülkemizde yaşanmış (Kütahyada gümüş madeninde siyanür barajı çökmüş).Bir on yıl sonra açıp bu yazıyı tekrar okuyabilecek bir ömre sahip olabilirim umarım.

Yazıma yakın zamanda Kazdağları'nda altın madeni projesine karşı yaklaşık 300 gündür nöbet tutan 'toplum düzenini, genel ahlakı, genel sağlığını, çevreyi ve ekonomik düzeni bozmak' suçlamasıyla, 57 bin 240 lira idari para cezası kesilen, yaşam savunucularının sözleriyle son veriyorum.

“Tekrar söylüyoruz, biz burada piknik yapmıyoruz. Burada milyonlarca can şirketler tarafından katledilmesin diye nöbet tutuyoruz. Bir kabahat varsa doğayı korumayanların, suç varsa doğayı katleden şirketlerindir.”