Tarımda Medyanın Gücü

Salgın hastalık sırasında “sağlık, gıda ve tarım” arasında çok önemli bir ilişki olduğunu öğrendik.

Salgın hastalık sırasında “sağlık, gıda ve tarım” arasında çok önemli bir ilişki olduğunu öğrendik. Sağlıklı kalabilmenin belki de birinci şartının yeterli ve dengeli beslenebilme olduğunu, bunun için ihtiyaç duyduğumuz miktarda gıdaya uygun kalite ve standartta ulaşabilmenin yolunun da doğru ve bilinçli bir tarım olduğunu ilkokul kitaplarından biliyorduk. Ama “bir musibet bin nasihatten iyidir” misali sağlık için atılacak ilk adımların tarımda başladığını, çiftçinin ne kadar önemli olduğunu bir defa daha anladık. Sonuçta halkın ilgisi bir anda gıdanın temini, hijyeni ve sürekliliği konularına yöneldi. Doğal olarak medyanın da gündeminde tarım ve gıda konuları ilk sıralara gelmeye başladı. Bu arada medyada yıllardan beri halk sağlığı, toplumun beslenmesi ve tarım alanında büyük sorunlara neden olan hatalar yapıldığını fark ettik.

Hepimiz biliyoruz ki; tarım ve sağlıklı gıda konusunda birçok yanlış bilgi ortalıkta serbestçe dolaşıyor. Bilhassa hile, taklit ve tağşiş gibi gıda dolandırıcılıkları ağırlıkla medya üzerinden yapılıyor. Bilinçli ya da bilinçsiz, yalan ya da yanlış haberler ile buna ortam sağlanıyor. Özellikle televizyonlarda yapılan tarım haberleri ciddi anlamda hatalı ve eksik yapılıyor. İşte sizlere son zamanlarda yapılan kötü haberlerden 2 örnek. Bunlardan ilki kuraklık ile ilgili. Barajlar boşaldı, birkaç günlük su kaldı şeklinde felaket tellallığı yapılıyor. Sorun sadece evde musluklarımızdan akmayacak su şeklinde anlatılıyor ve bunun nedeni küresel ısınma olarak gösteriliyor. Çözüm olarak da evde suyu daha az kullanın deniliyor. Hâlbuki işin aslı, tamamen farklı. Öncelikle kuraklık önceden tahmin edilebilen döngüsel periyoda sahip bir iklim olayıdır. Her seferinde döngü tamamlanıncaya kadar hiçbir şey yapılmıyor ve tedbir alınmıyorsa sorun aslında çok daha büyük demektir. Ama basın sorun çıkıncıya kadar uyuyor, sorun çıkınca da feryat ediyorsa ya sorumluları koruyordur, ya da ne yaptığının farkında bile değildir. Toplumu bekleyen esas tehlike su kıtlığı nedeniyle bitkisel ve hayvansal üretimde dolayısıyla gıdada yaşanacak krizler iken evde suyun akmaması olarak anlatılıyorsa medya sorunu anlayamamış demektir. Çözüm olarak evde musluklardan boşa akan suyu göstermek ise tamamen cehalettir. Çünkü suyun %70’e varan çok önemli bir kısmı tarımda kullanılmaktadır ve burada alınacak basit tedbirler ile sağlanacak tasarruf medyanın çözüm diye sunduğu şeyden belki de 100 kat daha fazla etkilidir. Yani medya tarım haberciliğinde ne yaptığını bilmeyecek kadar cahildir ve komik durumuna düşmektedir. Bir diğer örnek de balıkçılık sektöründen verilebilir.  Televizyon kanallarında artan balık fiyatları, mağdur tüketiciler ya da hangi balığı, ne zaman yiyelim gibi tüketimi olumsuz etkileyen saçma sorular içeren basmakalıp haberler yapılıyor. Üstelik haberi yapanlar sorularını işin uzmanı diye balıkçı olarak tanıttıkları perakende balık satıcılarına soruyorlar. Doğal olarak, onlar da kendi çaplarında tamamen yalan yanlış bilgiler veriyor. Halkımız balığın pahalı olmasının sebebini nakliye, dükkan kirası, elektrik ve su parası sanıyor. Daha da kötüsü fiyatlar bize böyle geldi diyerek gerçek balıkçıyı suçluyorlar. Kimsenin bu balık nereden geliyor, gerçek balıkçı kim, derdi nedir, üretimde neler yaşanıyor bildiği yok.

Bütün bu gelişmeler sonucunda vatandaşın günlük hayatında gıda güvenliği ve güvenilirliği alanında doğru bilgilere ulaşması, tarımın ve çiftçinin önemi hakkında farkındalığın arttırılmasına yönelik programlar yapılması, tarımda ve gıdada doğru bilinen yanlışların ortaya konulması, yani kamu yararı gözeten programlar yapılması bir sorumluluk olarak ortaya çıkıyor. Bu nedenle özellikle gıda ve tarım alanında gazetecilik ve televizyonculuk yapanların, sanal ortamda sosyal medya üzerinden bilgi paylaşanların ciddi sorumlukları bulunuyor. Üreticiden tüketiciye kadar herkesin bilinçlenmesinde medyaya ciddi roller düşüyor. Dünyada birçok ülkede bizdeki kadar tarım televizyonu, dergisi ve gazetesi olmadığı düşünülürse, ortada ciddi bir potansiyel olduğu söylenebilir. Bunun doğru şekilde kullanılması için tarımda ve gıdada medyanın, farkındalık yaratan, doğru bilgi veren etik değerlere sahip olması gerekiyor.

Buraya kadar sanırım hepimiz hemfikiriz. Peki, bu değerlere uymazsak ne olur, çok mu önemli?

En başta medyanın kendisi kaybeder. Bugün reklam geliri kaygısıyla ya da sahibinin sesi olarak birileri kayırmak amacıyla izleyicisine ihanet edenler bir süre sonra mutlaka inandırıcılıklarını, hemen ardından da takipçilerini kaybedeceklerdir. Medya sahiplerinin ve medya mensuplarının uzun vadeli düşünmeleri ve bilinçlenmeleri gerekmektedir.

İkinci ama en önemli kaybeden ise; ülkenin kendisi olur. Başka hangi konuda hata yaparsanız yapın, sadece o konuda kaybedesiniz. Ama tarımda yapılan hata, sonunda gıdayı ve sağlımızı doğrudan etkiler. Son günlerde ülke gündeminde ne var diye baktığımızda durum daha anlaşılır olacaktır.

Salgın hastalıktan daha fazla geçim sıkıntısı konuşuluyor. Hane halkı gelirleri arasında asgari ücretle geçinen vatandaş sayısı hızla artarken, bu gelir içinde gıdaya ayrılan pay da giderek artıyor. Bu durumda çözüm olarak görülen çiftçi ise gün geçtikçe üretimde zorlanıyor. Girdi fiyatları artıyor, modern teknoloji pahalı ulaşılamıyor. Pazarlamada aracı çok, fiyatlar aşırı artıyor. Verilen emek ve harcanan paraya karşılık alınan düşük fiyatlar nedeniyle gelir sürekli azalıyor. Üstelik tarımda inatla üretime devam eden bu çiftçiler hızla yaşlanıyor.  Yanlış yoğun tarımsal üretim metotları, küresel ısınma, iklim değişikliği, çevre ve orman tahribatları, maden arama izinleri, HES’ler ve termik santraller gibi birçok nedenle bir de doğa zorlanıyor. Zaten kısıtlı olan tarımsal üretim kaynakları yok ediliyor. Böyle giderse belki de 10 yıl içinde Dünyayı isyanlar ve daha sonrasında gıda ve su savaşları bekliyor. Böyle bir gelecek yaklaşırken, sahip olduğumuz avantajları iyi kullanarak tedbir almalıyız.

Dünyada huzur yok. Elimizde bu durumu düzeltmeye yetecek kadar bilgi, teknoloji, doğal ve finansal kaynak olmasına rağmen insanlığın yarıdan fazlası fakirlikten öte sefalet içinde hatta açlık çekiyor. Bu vurdumduymazlık karşısında farkındalık yaratabilecek tek güç ise medyadır. Medyanın tek başına ne yapabileceğine dair size tarihten bir örnek verebilirim. 1980’li yıllarda soğuk savaşın tırmandırdığı nükleer savaş tehdidine karşı medya sayesinde toplumda sağlanan bilinç sayesinde önemli adımlar atlatılabilmişti.

Küresel bir açlık felaketi göz göre göre üstemize doğru gelirken, toplumların çoğunun tehlikeden haberi olmayabilir. Hatta haberleri olmadığından bile haberdar olmadan günlük basit sorunlarla uğraşıyor olabilirler. Halk anlamıyor diye anlatmaktan vazgeçmek yerine bütün uyuyanları uyandırmaya bir uyanık yeter diyerek durumu anlatmak gerekmektedir. Biz bunu önce kendi ülkemizde, kendi vatandaşımız için başlatmalıyız. Tarımda üretim öncesinden tüketicinin memnuniyetine kadar her aşamada ve her konuda mutlaka bilimim gösterdiği yolda, teknolojinin en son imkanlarını kullanarak en doğru bilgiyi mensubu olduğumuz medya imkanları ile halkımıza anlatmak zorundayız. Doğru seçimler yapmaları konusunda farkındalık oluşturmalıyız. Her türlü sıkıntı karşısında çözümlerin olduğunu göstererek umut olmalıyız.

Bu konuda bizler ne yapabiliriz?

Halkımıza tarım ve gıda ile ilgili doğru ve tarafsız bilgi verebilmek, tarımın önemi konusunda kamuoyunda bir farkındalık yaratabilmek amacıyla konunun uzmanları tarafından aydınlatıcı, bilgilendirici çalışmalar, programlar yapmalıyız. Medyada çıkan yalan, yanlış, hatalı ve zararlı haberler ile önce bizler mücadele etmeliyiz. Bunları teşhir edebilmeli, üzerine gidebilmeliyiz. Tarım sektörünün içinde yer alan tüketiciler dahil bütün paydaşların kazan kazan ilkesi çerçevesinde karşılıklı anlayışa dayalı bir bilgilendirme düzeni oluşturmalıyız. Çalışmalarımızda geçmişten bugüne tarımda bu alanda yapılanları, geleceğe yönelik projeleri, ortak yatırım fırsatlarını, bu konuda gelişmiş ülkelerdeki başarılı örnekleri, ülkemizdeki emsallerini, en önemlisi tüketicinin bu konuda nelere dikkat etmesi gerektiğini gibi konuları ele almalıyız. Toplumsal bilinç ve farkındalığın sağlanmasına katkı sağlayacak konu uzmanı kişileri bulmalı ve onların mesajlarını en iyi şeklide aktarabilecekleri ortamı sağlamalıyız. 

Sonuç olarak; geleceğimiz açısından, sağlıklı kalabilmek adına, ülkenin gıda bağımsızlığını koruyabilmek için tarım medyası çalışanlarına büyük sorumluluklar düşmektedir.

Görseller: