PANDEMİA - Benim Pandem-i-yam

Konu : Yaşam

Epeydir covit ve pandemiye dair yazmıyordum. Zira ilk günlerdeki belirsizliğe dair merak ve heyecanımı yitirmiştim.

Epeydir covit ve pandemiye dair yazmıyordum. Zira ilk günlerdeki belirsizliğe dair merak ve heyecanımı yitirmiştim.

O ilk zamanlar neyin ne olduğunu konumlandıramadığımızdan her birimiz kendi penceremizden kaygı dolu cümleler kurduk, yazdık söyledik. Korku imparatorluğumuzun kollarında hopladık zıpladık, uyuyunca geçer sandık. Rüya olmadığını anlayınca güne uyanmak istemedik. Anksiyete nöbetlerine tutulup esen yelden nem kaptık. Azıcık boğazımız yansa ya da gıcık tutup öksürsek eyvah dedik.

Bazılarımız komplo teorileri üretti, kimimiz korku sanrılarına tutuldu. Pek çoğumuz içine kapandı kendi dünyasının dehlizlerinde debelenirken arada bir soluk almak için kafasını dışarı çıkardı. Baktı değişen bir şey yok kafa kol yine içeri gömüldü. Kaplumbağa gibi kendi kabuğumuza çekilenimiz çok oldu. Hiçbir şey yokmuş gibi hamamda kurnaya davulda zurnaya katılanlar da çoktu. Zaten onlar da öte alemden seyrediyorlar şimdi bizi. Kızmayın. Niye bozuluyorsunuz? Pek çoğumuz, canımız ciğerimiz çok yakınlarımızı kaybettik. Neredeyse her aileden bir kayıp yaşadık, bizim yüzyılın telef olma çeşitlerinden belki de en görünmez en hayalet felaketi buydu. Evet bu, bitmedi devam ediyor. Dünyanın bazı bölgelerinde epey azalsa da üzerinde yaşadığımız coğrafyada son hız devam ediyor. Sözün bile yorulduğu noktadayız. Ne sakal ne bıyık, aşağı tükürecek takat da kalmadı.

 

Ormandaki yapraklara benzer insan soyu;

Bazılarını rüzgâr saçar yere, bazıları tekrar filizlenir.

Tomurcuklu ormanda, yetişir bahar sıcaklığında:

İnsan soyu da böyledir işte, boy atar biri, kaybolur gider diğeri.

 

                                        VIII. Sisyphos ve Bellerophontes - Yunan Mitolojisi

 

Bakınız şimdi tehlikenin farkında olduğu halde mesleği icabı kelle koltukta çalışan sağlık mensuplarını her şeyden ayrı ve üstün tutmak zorundayız. Onlar bu pandemi döneminin gerçek cengâverleri olarak tarihteki yerlerini çoktan aldılar. Meslekleri nedeniyle aramızdan ayrılan tüm sağlık mensuplarını saygıyla anmak insani görevimiz. Ve hak ettikleri meslek hastalığı statüsüne kavuşmaları dileğimiz olsun.

Eski Yunanca’nın “pan” ve “demos” (bütün insanlar) sözcüklerinden türetilmiş olan“pandemi” sözcüğünü nereye çekersek oraya gidecek konuma nihayet getirdik. Son bir buçuk yıldır bizler de yeni terimler geliştirip anlamlar deryasına fiske fiske tuzlar serptik. Madem ki eski çağlardan esinleniyoruz, hadi ölümsüz tanrı ve tanrıçalardan devam edelim.   

Sen Pandeia, Zeus ve Selene’nin kızı, ışığın tanrıçası Pandeia, sen ki dolunayın parlak ve keskin ışığısın, neler oluyor bu gezegende görüyor musun? Hep güneşe çıkın D vitamini alın diyorlar, acaba asıl şifa senin ışığında olmasın!

 

Korkunç savaş tanrısı Ares’in oğlu kral Thestios ile evli olan Panteidyia, Leda gibi güzeller güzeli bir kızın annesisin. Zeus’un kuğu kılığına girerek kandırdığı Leda’cık ah Leda’cık, senin Zeus’dan olan çocukların şafak yıldızı ve kutup yıldızı Kastor ve Polydeukes’a da sorsak mı bu pandemi işini? Güzel Panteidyia, sen bilip de susuyorsan günahın boynuna! Yıldızlardan medet uman umacılar gibi mitolojinin kuyruğuna takılmakta bir beis görmüyorum ben.

 

Hiçbir şeye şaşırmamayı öğrenince kabullenmek de zor gelmiyor artık. Yalnız öyle serkeşlik yok, her kabul kendi kurallarını işletiyor, başıboş bir durum söz konusu değil! En fazla ölünüyor işte. Şu kadar kişi yoğun bakımda soluk alamıyor diyorlar, bazılarına da son güle güle… Ölümün mizahını yapmaya kalksak bakışımız donuk, gülüşümüz acı. El birlik gül birlik ateşi çomaklarken bir bakıyoruz ortalık yangın yeri.

 

Ah Pandemia, kırana koydun ahaliyi. Yalnız ahali biliyor da, televizyon dizi filmleriyle güncel magazin, reklam ve eğlence programlarının bundan haberi yok. Onlar başka bir dünyanın içinde ağız ağıza öpüşüp kokuşup duruyorlar. Maske mesafe hak getire. Gözlerimi kaparım vazifemi yaparım durumları. Ah Pandemiya’m, böyle başa böyle tıraş. Çağın tanıklığını en çok hak eden objeler hangileri sen biliyorsun; maske ve sabun deyip susalım mı? Dönemimizin popüler aksesuarı maskenin tanrısı var mı ya da tanrılar maske takar mıydı diye absürt bir çelişkim var!

 

Balıkesir’in Manyas Gölü civarındaki Daskileion Antik Kenti’nin Lidya mutfağındaki bir kilerde Şarap Tanrısı Dionysos’un resmedildiği terrakota renginde masklar bulunmuş. İşin özü tanrılar da maske takıyormuş! Ama sabun tanrısı diye bir tanrı yok. İlginç! Mitolojide de Hint tanrıları arasında da sabun tanrısı olmaması çok ilginç. Fare, fil, maymun her şeyin tanrısının olduğu dünyamızda bir tek sabunun tanrısı yok. Bendeki de akıl, suyla köpük gibi uçuşup yok olmak tanrılığın şanına yakışır mı hiç! Aşıyı unuttuğumu sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Dünya üzerinde sayılamayacak kadar sağlık ve şifa tanrısı ve tanrıçası var fakat hiç Aşı Tanrısı yok!

Aşk tanrısından bol bir şey yok ama! Afrodit ve Eros’un başı çektiği sürü sepet aşk meşk tanrısı var. Anteros, İnanna, Cupid, İshtar, Hymen, Rati, Venüs saymakla bitmez, evet aşkla bitirelim. Sevgili Pandemia’cığım seni aşka sattım haberin ola…

 

Kaynaklar:

Görseller:

Yazara aittir.