Akdeniz'in Küçük Adası Meis

Konu : Turizm

Üniversiteyi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde Lefke’de okudum. Akdeniz’in ortasında, yokluğun ve çözümsüzlüğün ortasında cennet bir adaydı Kıbrıs. Dedem tarafından 3.kuşak Kıbrıs Türkü'yüz.

Üniversiteyi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde Lefke’de okudum. Akdeniz’in ortasında, yokluğun ve çözümsüzlüğün ortasında cennet bir adaydı Kıbrıs. Dedem tarafından 3.kuşak Kıbrıs Türkü'yüz. Dedemler 1938-45 Aralığında zorunlu göçe zorlandıkları için Anadolu’ya gelmişler. Ailenin yarısı adada kalmış. O tarihlerden bugüne ailemiz ikiye bölünmüş olarak yaşamış; büyümüşüz. Çocukluğum, dedemin Kıbrıs anılarını dinleyerek geçti. Kızdığında Rumca söylenmeye başlaması onun çok öfkelendirdiğimizi anlamamızı sağlardı.

Üniversiteye Kuzey Kıbrıs’a gidince, başka bir heyecanla gittim adaya. Üniversitede en sevdiğim aktivitelerden birisi de sinema kulübü çalışması olmuştu. 95‘li yıllardı, ülkemizde film sektörü video kasetten CD’ye dönmeye başladığı dönemlerde Kıbrıs’ta halen videocular ve kiralama yöntemi devam ediyordu. Yazının bu kısmında benim kuşağım için bir nostalji oluşacak ve evlerimizde televizyonlarımızın yanı başında duran büyük kutu elektronik malzeme hatırlanacaktır. Siz betacı mı, VHS‘ci miydiniz? :)
 
İşte böyle bir nostaljik ortamda, okulda sinema kulübü çalışması yapıyorduk ve birçok önemli filmi bu sayede izleme fırsatı buluyorduk. İşte böyle bir gösterimde izledim “Mediterraneo” filmini. Ülkemizde filmde geçen bir sahneden dolayı yasaklı filmler kategorisindeydi bu film. 1992 yılında en iyi yabancı film oscarının da sahibi olan film, küçük bir Akdeniz adası olan Meis’te geçiyor. İkinci Dünya savaşı sırasında Meis’i ele geçiren bir grup İtalyan askerinin adada yaşadıklarını anlatan filmin harika bir soundtrack albümü de mevcut. Tavsiye ediyorum izlemeyenler varsa hemen filme ulaşsın.

İlk defa Meis adını Akdeniz’in ortasında başka bir ada olan Kıbrıs’ta duymuştum. Filmden gelen başka bir duygu birikimi ile seyahat listemin en tepesinde yer alıyordu Meis. Ailecek geçtiğimiz yıllarda, yani pandemi öncesi ve seyahat sınırlamalarının olmadığı bir tarihte planımızı yaptık. Önce tabii topraklarımızda en sevdiğimiz yerleşim yerlerinden Kaş ve sonrasında Meis.

Meis, Kaş’a yaklaşık 30 dakika deniz yolcuğu mesafesinde. Vizeniz yoksa seyahat acenteleri günlük vize konusunda yardımcı oluyorlar. Bizim geçerli vizemiz vardı ve biletleme işlemimizi web üzerinden Feribotlines’tan yaptık. Yunan adaları konusunda uzman olan şirket birçok Yunan adası seyahatimizde tercih sebeplerimizden. Kaş’tan Meis’e sabah saatlerinde kalkan gemiler akşam saatlerinde geri dönerek günde bir tur atıyorlar. Meis’te kalmayı tercih etmezseniz sabah gidip akşam dönebiliyorsunuz. Keyifli bir gemi yolcuğu sonucu adanın tek limanı ve aynı zamanda merkezine iniyorsunuz.

Meis Yunanistan’ın Akdeniz’deki tek adası; Kastellorizo ismi ile de anılmakta. 'Kızıl ada', 'ufuktaki ada' gibi anlamları içerek bu ismi nereden aldığı konusunda yazılı bir kaynağın olmadığı belirtiliyor. Yüz ölçümü yaklaşık 7,3 km2 olan adada yerleşik nüfus 400 civarlarında. Yaz dönemlerinde bu 1.000-1.500'lere çıkıyor. Özellikle Fransız ve İtalyanların adadan ev alıp yazlık dönemler için adaya geldiğini söyleyebiliriz. Ada, Likya dönemi sonrasında Romalılar, Bizanslar ve St. Jean Şövalyelerinin uzun yıllar himayesinde kalmış. Sonrasında Memluk Sultanlığı, Napoli egemenliğine geçen ada 1512 yılında Osmanlı egemenliğine girmiş. 1.Dünya savaşı sonrasında Fransızların egemenliğine geçen ada Lozan Anlaşması ile İtalyanlara bırakılmış. 2.Dünya savaşı sonrasında 12 adayla birlikte Yunanistan’a bağlanmış.

Adada az miktarda üzüm ve zeytin temel tarım ekonomi taşları. Adanın temel geçim kaynağı sünger avcılığı. Yaz aylarındaki turizmi de eklersek 400 kişilik adada meşguliyetten uzak, rahat bir ada yaşamı sürülüyor desek yanlış olmaz.

Adaya indiğiniz köy Meis (Megisti) yan yana sıralanmış rengârenk nefis evlerin manzarası sizleri karşılıyor. Merkezden yürüyerek ulaşabileceğiniz St. Jean Şövalyeleri Kalesi görülmesi gereken yerlerden. 14. yy ’da St. Jean Şövalyeleri tarafından adada bulunan kalenin kalıntıları üstüne yapılan kalenin eski taşları, gün batımında kızıl bir görüntü aldığı için kaleye Castel Rosso denilmiş, yani Kırmızı Kale. Nefis bir Meis ve Kaş manzarası için buraya yürümenizi tavsiye ederim. Yine adada Osmanlı Cami Müzesi ve Arkeoloji Müzesi de gezilmesi gereken yerler listesinde olabilir.

Mavi Mağara olamazsa olmazlardan… Meis limanından kalkan deniz taksileri ile ulaşabileceğiniz adanın güney kısmında yer alan mağara harika bir doğal oluşum. Ada genel Kuzey Akdeniz coğrafi oluşumları gibi kayalıklarla kaplı sahile sahip. Bu da denizin daha berrak gözükmesini ve inanılmaz bir renk cümbüşü yaşamanızı sağlıyor. Issız sahiller ve harika masmavi bir yolculuk sonucu mağaraya geldiğinizde saklı bir cennetteymiş gibi hissediyorsunuz. Mağaraya gidebilmeniz için suyun çekildiği saatlerde adada olmalısınız, aksi takdirde burası tehlikeli bir hal alabilir. Tavsiyemiz bu turu kesinlikle yapmanız ama adaya ilk iner inmez yapmanız. Yaklaşık 50 m uzunluğunda, 25 metre yüksekliğindeki mağaraya girerken tekneye yatarak dar bir geçitten geçip saklı cennete ulaşıyoruz. Deniz tutkunları için unutamayacakları bir lokasyon olacağını garanti edebiliyorum. Denizin rengi, ambiyans unutulmazdı gerçekten.

Mavi Mağara dönüşü St. George adası (Ayayorgi) gidilecek yerlerdendir. Küçük bir ada olan yerleşimde Meis’in en güzel denize girilecek lokasyonlarından St. George Beach’i listenize ekleyin. Kayalık olan adada küçük bir kilise de var. Kayaların üzerine yapılmış güneşlenme terasları ve restoranı ile gün boyu vakit geçirebileceğiniz, turkuaz renkli denizde gönlünüzce yüzebileceğiniz bir işletme. İşletme sahibinin eşi bir Türk. Kaş’tan gelin olarak adaya gelmiş. Bize çok yardımcı oldu. Giderseniz selamlarımızı iletin. Sahilde elinizde buz gibi bira ile anın ve adanın keyfini çıkartın.

Tekne ile önceden anlaştığımız saatte bizi gelip aldı ve Meis merkeze geri döndük. Bir Yunan adasında olduğunuzu anlayacağınız en iyi yer bir uzo sofrasıdır. Yanında mezeler ve tabii ki ahtapot.  Bizim tercihimiz Restaurant To Paragadi oldu. Küçük bir aile işletmesi. Sahibi güler yüzlü. Yunan salatası, kalamar, saganaki, ahtapot ve balıkla harika bir gündüz sofrası keyfi yaşadık. Genel kanımız lezzetin yanında bulunduğumuz ortamında bizlerin algısını olumlu etkilediği yönündeydi. Yemek için ikinci bir tavsiye Lazarikis Restoran. 1947’den bugüne açık olan işletme adanın en eski işletmesi.
 
Adada yazın düzenlenen 'Su festivali' görmek istediğimiz bir aktivite olarak bizim de ajandamıza girdi. Adanın İtalyanlardan kurtuluşunu kutladıkları 19 Temmuz günü düzenlenen festivalin oldukça eğlenceli olduğu söylenmekte. Adaya gelen Yunan askerlerini gören papaz koşarak denize atlamış ve yüzerek askeri gemiye gittiği söylenerek bugün 'Su festivali' adını almış. 19 Temmuz’da adadaysanız önemli eşyalarınızı su geçirmez poşetlere koyun, zira kendinizi denizde ya da bir evden aşağı atılan kova dolusu sular altında bulabilirsiniz. Tüm günü ıslak geçirme garantili aktivite için içinde bulunduğumuz dönemin son bulmasını bekliyorum.

Evet, sayın takip eden. Bu ay sizlere Meis yolcuğumuzdan bahsettim. Gitmeyenler için dilerim aydınlatıcı olmuştur. Tüm soru ve önerileriniz için mail adresimizden ve sosyal medya hesaplarımızdan bana ulaşabilirsiniz. Gezimiz ile ilgili çektiğimiz video YouTube kanalımızdan izleyebilirsiniz.

Bugün Biraradayız Youtube sayfası - Akdeniz'in En Küçük Adasına Yolculuk
Bugün Biraradayız Instagram hesabı

Keyifli ve afiyetli günler dilerim.