Gemi

Konu : Felsefe

“Hiçbir gemi,
bizi bir kitap, bir yazı kadar
uzağa götüremez.”

Emily Dickinson

Yılda ortalama 30-35 yazı paylaşıyorum,
muhtelif dergilerde, platformlarda...
Kendime ‘yazar’ demem mümkünsüz,
ama belki bir “yazan” olarak, her yazı öncesi
ve sonrası merak ettiğim tek şeydir;
yazdıklarımın okunacak olup olmaması…
 
Kendimden biliyorum; daha az zamanım
müsaitken, daha çok okurdum. İkinci el
kitap, dergi satılan, merdiven altı, merdiven
üstü mekanları, mabede gider gibi, arşınlardım.
 
Yalnız ben değil,
“bana arkadaşını söyle,
sana kim olduğunu söyleyeyim” çevrem de
farklı değildi, okurduk, takas yapardık,
tartışırdık, paylaşırdık edindiğimiz bilgileri…
 
Oysa az önce baktım, 8 tane kitap duruyor
baş ucumda, pırıl pırıl, jilet ütü, bayramda
ilk kez giyilecek yepyeni gömlekler gibi…
 
Okumaya ayırabileceğim zamanı;
bilgiye daha kolay ulaşım imkanı veren,
ve de – kabul edelim – görüntü ile birlikte
daha cazip halde sunan “sosyal medya”
ele geçiriyor, artık. Neredeyse her türlü
bilgiye “okumadan – bile – ulaşmak” mümkün…
 
Yine benzer şekilde; kitleleri etkilemek,
insanlara haklarını, bireylere vatandaşlıklarını
hatırlatmak için derin değer emek ciltlerce
yazıların, kitapların, manifestoların yerini bile
30-45 saniyelik görsellerin almakta olması da,
kendi küçük - anlamları kocaman cümlelerin
yer aldığı basılı baskılı sayfa kokulu heyecanları
hızla geride bırakmakta…
 
Bırakalım kitap - yazı yazmayı / okumayı,
dostlar arasında mesajlaşırken bile,
kelimeleri kısaltma ve hatta kelimelerin
yerini  “emoji” denilen minik resimlerin
yer alması, sosyal medyanın “sınırlı sayıda
harf, sınırlı sürede görsel” kurallarını, özel
hayatımızda da içselleştirmiş olmamız, ayrı
bir ilginçlik…

Bu arada, haberiniz var mı bilmiyorum;
tamamı “emoji” ve noktalama işaretleri ile
yazılmış 3 kitap var, artık günümüzde.
“Hadi canım!?” diyenler için, haberin bağlantı
adresini, yazımın altında, not olarak veriyorum.
 
Özellikle yazanların yazılarını, artık yazma
amaçları değişti, sanırım. Kişisel doyum elde
var bir, zaten o olmazsa olmaz. Yine aynı şekilde,
bildiğini, bilgiyi paylaşma arzusu; elde iki.
Sonrasında da “duyulmadık, belki atlanmış,
ilk anda önemsenmemiş ancak fayda taşıyan,
bilginin kendisinden ziyade “haber” yapılı,
kaynağa yönlendirici, yazanın bilgi birikimini
öne çıkarandan ziyade, yazanın, bir çırpıda,
kısaca öneri sunması tarzında talep ve arz
oluştu, gibi geliyor bana…
 
Yine de merakımı engelleyemiyorum;
yazdıklarımın okunacak olup, olmamasını…
 
Sağlık huzur lezzet keyif diliyorum.
 
Not: Medium.com - Jeff Novak
 
Görseller:
Yazara aittir.