Z Kuşağını Kıskanmak Mı?

Konu : Tarih, Yaşam

Genetiği değiştirilmiş mısır deyince daha iyi anlar olduk. Z kuşağı belki böyle hatırlayacak pancarı! Kıskanmak gibi olmasın ama biz de bir zamanlar kuşaklı çocuklardık; Z değilse de, elbiselerimizin kuşağı vardı sırtımızda fiyonk yapardı annemiz.

Yazar: Aşçı Fok Nurdan Çakır Tezgin
 
Yine sahildeyim; Dışkale tarafından hareler çizerek küçük bir balıkçı motoru geliyor. Deniz durgun. Engin mavilikte süzülerek gelişi ve çıkardığı motor sesi adeta canlı bir ezgi... Of yine bir kez daha aynı hissiyat içinde kalakalıyorum; seviyorum bu sesi. Denizin üzerindeki motor sesi hoşuma giderken karadaki motor ve trafik sesine tahammülsüzlüğümü düşünüyorum bir kez daha. Balıkçı teknesinin pancar motoru tatlı ritmiyle pata pata ilerledikçe bu defa pancara takılıyorum; pancar, hani şu şeker endüstrisinin pancarı. Eskiden herkes bilirdi pancarı, motorunu, pancarın sulanması gerektiğini filan. Pancarın alım fiyatı konu olurdu ajans haberlerinde.  Kafam kadar pancarların kamyonlarla fabrikalara taşınmasını unutmadık henüz.  

Giderek pancarın şeklini bilmeyen insanların çağına giriyoruz. Pancar yetiştiren bölgelerin insanları pancarlardan ekşi tatlı çeşitli yemekler yaparlar, pancarın yaprağı ayrı sapı ayrı değerlendirilir. Giderek pancar motorları da imal edilmez olacak muhtemelen... 
 

Pancar Şekeri Mısır Şurubuna Çoktan Yenik Düştü 


Genetiği değiştirilmiş mısır deyince daha iyi anlar olduk. Z kuşağı belki böyle hatırlayacak pancarı! Z kuşağı; ebemkuşağı, gayret kuşağı gibi bir kuşak değil. Sahi niçin ‘kuşak’ deniyor! Babaannem yeri belli olmayan kalın beline, alakasız da olsa hep bir kuşak bağlardı. Çocuk kafamızla güya takılırdık bu işlevsiz kuşağın görevsizliğine. “Gülmeyin çocuklar gayret kuşağı o, oturup kalkarken bana gayret veriyor” derdi rahmetli. Z kuşağı bilmez bunları. Hah, biz biliyoruz da başımız göğe eriyor. Z kuşağı dedim de aklıma geldi; ‘Z’ Zagor olup birden karşıma çıktı şimdi hadi bakalım! Zagor’u, baltalı ilahı hatırladım, iyi mi? Kaptan Swing, Tommiks, Teksas, Kızıl Maske... 

Konyakçı ve doktorun “Hay bin köfte!” repliğine kadar geldim, kafamdaki sincap oradan oraya zıplayıp duruyor. Sincaba dur yeter diyemiyorum, zincirleme kaza gibi gelenler geliyor. Çocukluğumun o sıcak yaz günlerinin uzayan öğleden sonralarındayım. Dışarıda Ağustos böceklerinin ısrarlı korosu... Ha ben pek severim Ağustos böceği cırcırını, bazıları onun sesinden çok rahatsız olur oysa! 

Upuzun yaz tatillerimiz vardı eskiden, zamanın zembereği de ağırdan alırdı günü geceyi. Yaz başından Eylüle kadar boyumuz uzar, ayaklarımız büyürdü. Kıskanmak gibi olmasın ama biz de bir zamanlar kuşaklı çocuklardık; Z değilse de, elbiselerimizin kuşağı vardı sırtımızda fiyonk yapardı annemiz. Fiyonk dedim de, kocaman fiyonk kurdelelerimiz de vardı saçlarımızın kökünde. Kurdeleye kordale diyen arkadaşlarımız da vardı korda’ale; a’yı uzatarak söylerlerdi.  Hele ki başımızın iki yanına kocaman kurdeleler bağlamak hepten modaydı, kar beyazı olmalıydı okul kurdelelerimiz. Yabanlık elbiselerimize uygun renkli kurdeleler de dikerdi annelerimiz. Ha bakın, renkli çizgi romanlarımız yoktu o zamanlar, hep karakalem hep siyah beyaz idi. Muhtemelen yaşamlarımızın canlılığı gündelik her şeyi renklendiriyordu. 

Mecburi okunacak tatil kitaplarımız vardı, kitaplarımızın arasına çizgi roman koyardık ki bunu yapmayan pek az çocuk vardır. Ne tatlı gelirdi o romanları okumak, yasaktı çünkü.  

“Bir büyüyeyim ne çok çizgi roman okuyacağım” deyip hiddetlenirdim. Ne var ki çabucak büyüdük, dünya zaten anime manga oldu. Her yerde hamburger köfte, her yer Zagor, herkes baltalı ilah! 
 
Görseller:
Yazara aittir.