Şifa Sanatı: Homeopati

Atomların parçalanmasıyla ortaya çıkan enerjinin büyüklüğünü artık hepimiz biliyoruz. Doğada bulunan her maddenin içinde gizli bir güç saklı.

Atomların parçalanmasıyla ortaya çıkan enerjinin büyüklüğünü artık hepimiz biliyoruz. Doğada bulunan her maddenin içinde gizli bir güç saklı. Atomların, moleküllerin içindeki parçacıklar ışık hızına yakın bir hızda hareket ediyorlar. Eğer maddeyi ‘doğru’ şekilde işleyebilirsek bu enerjiyi harekete geçirebiliriz, çünkü madde aslında enerjidir; bu enerji ortaya çıkarılabilir ve kullanılabilir.

Homeopatik ilaçlar da, içlerinde var olan bu gizli enerji harekete geçtiği için şifa veriyor.

Geçen yazımda bahsettiğim gibi, homeopatinin mucidi Samuel Hahnemann yaptığı denemelerle pek çok maddenin sağlıklı insanlarda hangi değişikliklere yol açtığını bulmuş ve bu bulgulara sahip hastalara ilaç olarak vermişti. Hahnemann, belli dozlarda zehirli olan maddelerin de içindeki şifa verici gücü kullanmak istiyordu, ama sağlıklı insanlarda yaptığı denemelerin onların hayatını tehlikeye atmaması gerekiyordu. Bunun üzerine ilacın dozunu düşürmeyi, yani seyreltmeyi düşündü. Bu şekilde hazırladığı ilaçlarda zehirlenme tehlikesi yoktu, ancak bu kez iyileştirme gücü de hafifliyordu. Seyreltme işlemleri arasında ilacı bir dizi kuvvetli çalkalama işlemine tabi tuttuğunda ise ilaçların hem daha az zehirli, hem de şifa gücünün çok daha fazla olduğunu gördü.

Homeopatik ilaç yapımı için maddeler damıtılmış su veya alkol ile seyreltilir ve şiddetle çalkalanır. Örneğin 1 ölçü madde, 99 ölçü su ile karıştırılıp 10kez şiddetle çalkalandığında “1 C potens” değerinde bir ilaç elde edilir. Bu seyreltiden 1 ölçü alınıp 99 ölçü su ile seyreltilip 10 kez çalkalandığında 2 C’ye ulaşılır. Ve bu böyle devam eder… Doz kullanımıyla ilgili farklı ekoller bulunur. Örneğin 1 ölçü maddenin 9 ölçü damıtılmış su ile seyreltildiği sistemde potensler 1D, 2D, 3D… diye devam eder.

Seyreltildikçe şifa verme özelliği derinleşen, etki süresi uzayan bir ilaç fikri, konvansiyonel tıbbın maddesel ilaçlarının etki mekanizması ile açıklanamaz elbette. Bu yüzden de homeopati, sıklıkla plasebo (tedavi gücünü hastanın ilacın "işe yarayacağını" düşünmesinden alması) etkisinden ibaret olduğu iddiasıyla karşılaşmıştır. Ancak sadece bilinçli yetişkinlerde değil, bebeklerde, hayvanlarda ve inanmayanlarda da şifa verdiğini görenler, homeopatinin plasebodan ibaret olmadığını algılayabiliyorlar.

Homeopatik ilacın yaptığı etkiyi, kişinin “yaşam gücünü harekete geçirmek” olarak tarif edebiliriz. Yaşayan bir insanla bir ölü arasındaki farkı oluşturan dinamik güce Hahnemann “yaşam gücü” adını verdi. Organon adlı kitabında yaşam gücünü şöyle tarif eder:

 Sağlıklı durumdayken, maddi bedene can veren mutlak yaşam gücü ve dinamizm, sınırsız bir egemenlikle hüküm sürer ve organizmanın bütün parçalarını, hayranlık veren, ahenkli ve yaşamsal bir işleyiş içinde bir arada tutar. Böylece hem sezgilerimiz ve hem de fonksiyonlarımız söz konusu olduğunda, doğuştan yetenekli zihnimiz, bu canlı ve sağlıklı enstrumanı, varoluşumuzun daha yüksek amaçları için özgürce kullanabilir.

Yaşam gücü organizmanın çalışmasından sorumludur ve zayıfladığında kişinin sağlık sorunları ortaya çıkar. Bir konuda aşırı zorlanma, iş değişikliği, zor bir sınava hazırlık, bir yakının kaybı, ayrılık, taşınma gibi günlük hayatımızı etkileyen stresli durumlarda yeni koşullara uyum sağlamamızı sağlayan işte bu yaşam gücüdür.

İnsanı bir organlar bütünü, hastalıkları da belli bir organın kötü çalışması ya da bir virüse/bakteriye maruz kalmanın sonucu olarak gören konvansiyonel tıbbın, Hipokrat’ın sözünü hatırlaması gerekiyor: Hastalık yoktur, hasta vardır. Bu ilkeyi hayata geçiren homeopatide ilaç, yani bu özel yöntemle defalarca seyreltilmiş madde, konsültasyon sırasında hastanın şikayetleri, ne zaman ortaya çıktığı, neyin iyi, neyin kötü geldiği, duyguları, kişilik özellikleri  gibi konuları irdeleyen çok geniş ve detaylı bir görüşme sonrasında belirlenir. Bu tablonun özüne ya da başka bir deyişle ruhuna karşılık gelen madde, homeopatik dozda verildiğinde, hastanın yaşam gücüne, neye karşı savaşması gerektiğine dair bilgi verir. 2000’den fazla homeopatik ilaç olduğu düşünülürse, homeopatiye neden “şifa sanatı” dendiğini anlayabiliriz. Homeopatın hastayla konuşarak ve gözlemleyerek aldığı bilgiler, birbirleriyle ilgisiz görünse de aslında bir yapbozun parçaları gibi resmi tamamlarlar. Homeopat ancak resmin ne olduğunu doğru anladığında yaşam gücünü harekete geçirecek homeopatik ilacı verebilir. Doğru ilaç bulunduğunda ise, yaşam gücünün yapabilecekleri insanı hayrete düşürecek kadar fazla ve hızlıdır.