Auri Sacra Fames (Altına duyulan lanetli açlık)

Yıl 1995 ülkenin kanayan yarası eğitim sisteminin getirdiği, öss (o zamanlar öss ve öys) sınavını 2.kez denemiş başaramamış bir gencin son şansı, son tercihiyle değerleniyor.

Yıl 1995 ülkenin kanayan yarası eğitim sisteminin getirdiği, öss (o zamanlar öss ve öys) sınavını 2.kez denemiş başaramamış bir gencin son şansı, son tercihiyle değerleniyor. Çanakkale onsekiz mart üniversitesi, Biga iktisadi ve idari bilimler fakültesi, maliye bölümü. Son tercihim Çanakkale’ydi ve hayatımın ilkleri Çanakkale de oldu. Çanakkale’nin şirin bir kasabasında geleceğime dair cesur kararlar verdim, cesur dostlar edindim, onlarla cesurca işler yaptım, cesur bir şehri tanıdım. Kaderimde şimdilerde vazgeçilmezlerimden biri olan bana tarihin ne demek olduğunu, doğanın neden sahiplenilmesi gerektiğini öğreten Çanakkale’nin olmasından dolayı çok mutluyum. Çanakkale hakkında söylenecek o kadar çok şey var ki-klasik olacak ama-buna sayfalar yetmez. Bu seferlik birkaç satırla sınırlayacağım.Yazıma böyle duygusal başlamamın bir nedeni var.

Çanakkale ve bir kısmı Çanakkale sınırları içinde bulunan Kaz dağlarının başı büyük bir belada. Geçen hükümetlerin aklından geçen ve mevcut hükümetin de geçtiğimiz beş yıllık müthiş icraatlarından olan, 2004 yılı dünya çevre günü ! 5 Haziran da yürürlüğe giren 5177 sayılı maden kanunu ve bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına ilişkin kanun. Evet, sadece Çanakkale ve çevresini değil ülkenin birçok bölgesinin geleceğini kararttı. Bu kararla pek çok yasada değişikliğe gidildi ve yönetsel işlemlerde ayrıntılı düzenlemeler yapıldı. Buna göre; Orman alanları, milli parklar, ağaçlandırma alanları, tabiat alanları, özel koruma bölgeleri, doğal ve kültürel sit alanları, tarım alanları, meralar, sulak alanlar, kıyılar, karasuları, kentlerin imar alanları,  turizm bölgeleri, su havzaları madencilik faaliyetlerine açıldı. Maden arama faaliyetleri Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) kapsamı dışında bırakıldı. ÇED yapılmadan verilen arama izinleri ile toplam rezervin % 10'unun işletilmesine ve satışına izin verilebileceği, rezerv miktarının belirlenmesinde, madenci şirketin beyanın esas alınacağı kabul edildi.

Ve böylece İzmir- bergama- ovacık, Balıkesir- havran -küçükdere, Artvin- cerattepe, Uşak- eşme, Gümüşhane- mastra, Eskişehir-sivrihisar-kaymaz’dan sonra tarım, turizm, tarih ve kültür kenti olan Çanakkale ve kaz dağlarında da en etkili öldürücü zehir olan ‘siyanür’ kullanarak ‘siyanür liçi’ denilen yöntemle kent yerleşim merkezlerinde, verimli arazilerde, bin bir çeşit endemik canlı türünü barındıran doğal ortamlarda, dünyanın en kirli işi olan, altın arama faaliyetlerine girişildi.

Hükümetler; onlarca ton altının ülke ekonomisin getirilerini düşünürken, götürdükleri şeyleri ve ileriki satırlarımda bahsedeceğim siyanür liçi yöntemiyle altın aranan ülkelerin düştükleri durumu görmezden geliyor. Ülkenin topraklarını yabancı sermayelere peşkeş çekiyorlar. Dünyada ikinci sırada olan Kazdağılarının oksijenini, zeytinini, tarihini, doğasını, insanını onlarca ton altına değişiyor, bu topraklarda yatan yüz binlerce şehide ihanet ediyorlar.

Şimdi ülkemizin dört bir yanında girişilen altın arama faaliyetlerinde kullanılan yöntem olan siyanür liçi yöntemi ve temel taşı siyanürden kısaca bahsetmek. Çanakkale ve diğer bölgelerin geleceklerini dünyadan örneklerle anlatmak istiyorum.

Siyanür liçi: özel bir düzenek üzerinde yığın haline getirilen ve altın içeren toprak/kayaç kütlesinin üzerinden siyanür çözeltisi akıtılmasıyla başlayan, daha sonra yığın içindeki altının çözülerek bu çözeltiye katılmasıyla devam eden ve bu çözeltiden altının elde edilmesi.

Siyanür: Siyanür, hidrojen siyanür (HCN), sodyum siyanür (NaCN) ve potasyum siyanür (KCN) gibi bileşikler halinde ya da serbest olarak bulunur. HCN, renksiz bir gazdır, keskin ve bayıltıcı, bademe benzer bir kokusu vardır. Beyaz katı maddeler olan sodyum ve potasyum siyanür ise nemli havada aynı keskin kokuyu yayar. Su yüzeyinde bulunan siyanür de HCN formuna dönüşür ve buharlaşır. Siyanür yüksek yoğunlaşmalarda toprak mikroorganizmaları için toksiktir ve toprak yoluyla yeraltı sularına geçebilir. Siyanür havadan, içme sularından, toprağa değen cilt yoluyla ve siyanür bulaşmış yiyeceklerin yenmesi yoluyla vücuda alınabilir. Solunum yoluyla alınan yüksek miktarda siyanür insan için son derece zararlıdır, kısa sürede beyin ve kalbi etkileyerek koma ve ölüme neden olur. Düşük düzeyde siyanüre uzun süre maruz kalma sonunda solunum güçlükleri, kalp ağrısı, kusma, kan değişiklikleri, baş ağrısı ve tiroit bezinde büyüme ortaya çıkabilir. Besinlerle alınan yüksek miktarlardaki siyanür de yine solunum darlığı ve derin nefes alıp verme, bilinç kaybı ve ölümle sonuçlanır. Kanda siyanür düzeyi yüksek olan kişilerde ayrıca el ve ayak parmaklarında zayıflama, yürüme güçlüğü, görmede bozukluk, sağırlık, tiroit bezi fonksiyonlarında azalma görülebilir. Cilde siyanür teması irritasyon ve yaralar açılmasına neden olur. İnsanda gösterilememekle birlikte hayvan deneylerinde siyanürün doğumsal bozukluklara neden olabildiği ve üreme sisteminin etkilendiği gösterilmiştir.

İşte bu yazılanlar siyanürün yetenekleri. Bu yeteneklerin boşa harcanmadığını, siyanür liçi yöntemini suistimal eden şirketlerle nasıl felaketlere yol açtığını, Kimyasal madenciliğe karşı sivil insiyatif’den Mesut Mahmutoğulları’nın ‘Ulaşılamayan eldorado ve kassandranın çığlığı’adlı makalesinden alıntılar yaparak görelim.

Yazının devamı