Genetiği Değiştirilmiş Organizmaların (GDO) Ticaretinin Artması, ABD ve AB Arasındaki İhtilaflar ve Türkiye

1996’dan beri GDO ticareti her sene artarak devam etmektedir.

Dünya genelinde, yaklaşık 120 milyar dolarlık bir pazar olan GDO verilerine bakarsak, 2014 yılı başı itibariyle, 27 ülkede, 18 milyon çiftçi, senelik ortalama %3 büyüme ile 175,2 Milyon hektar üzerinde GDO’lu ürün ekmektedir.

Hukukumuzda, genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO): “Modern biyoteknolojik yöntemler kullanılmak suretiyle gen aktarılarak elde edilmiş, insan dışındaki canlı organizma” olarak tanımlanmaktadır. Gerek AB normlarında, gerek ise mevzuatımıza göre bir ürün % 0,9’un üzerinde GDO içermesi durumunda etiketinde belirtilmesi zorunludur. Bu oranın (% 0,9), bütün ürünler için aynı olması, kararın bilimsellikten çok politik bir şekilde alındığının göstergesidir.   

1996’dan beri GDO ticareti her sene artarak devam etmektedir. Son 12 senede ikiye katlanmış durumdadır. Dünya genelinde, yaklaşık 120 milyar dolarlık bir pazar olan GDO verilerine bakarsak, 2014 yılı başı itibariyle, 27 ülkede, 18 milyon çiftçi, senelik ortalama %3 büyüme ile 175,2 Milyon hektar üzerinde GDO’lu ürün ekmektedir. Bu çiftçilerin % 90’ı, gelişmekte olan ülkelerde bulunan ufak üreticilerdir. Her ne kadar 70 milyon hektarlık alan ve tüm ana ürünlerde %90’lık GDO’lu üretim ile uzak ara 1. sırada da olsa, GDO’ların üretim merkezi sadece ABD değildir. Gelişmekte olan ülkelerde GDO üretimi hızla artmaktadır. Örneğin, bu üretim alanının % 54’ü (yaklaşık 94 milyon hektar) Latin Amerika, Asya ve Afrika’dadır. Çin’de 7,5 milyon, Hindistan’da ise 7,3 milyon çiftçi GDO’lu pamuk üretmektedir. Geçen seneye oranla, GDO’lu pamuk üretimi Burkina Faso’da %50, Sudan’da ise %300 artmıştır.  

Dünya’daki toplam üretim alanlarına oranla, GDO’lu üretimde: soya % 81, pamuk  % 64, kanola % 33 ve mısır % 29 olarak yer almaktadır. Şu an itibariyle GDO hakkında Dünya’da bir uzlaşma yok. Birçok Afrika ülkesinde ise, konuyla ilgili mevzuat mevcut değil. Gerek DTÖ’deki fikri mülkiyet ve tarım başlıkları altında, gerek ise serbest ticaret anlaşmalarında çokça masaya yatırılsa da, bilhassa Avrupa ve ABD’de iki ayrı yaklaşım mevcut. Dahası Avrupa içinde de gittikçe büyüyen ihtilaflar var. 

AB’ye baktığımızda ise, toplam 148 bin ha’lık üretim alanının 136 bin ha’lık kısmı İspanya’da GDO’lu mısır üretiminde kullanılmaktadır. ABD menşeli ve Dünya’daki GDO tohum piyasasının en kuvvetli aktörü, Monsanto şirketinin ürettiği MON 810 mısır çeşidine, Almanya, Bulgaristan, Fransa, Yunanistan, Macaristan ve Lüksemburg tedbir kararı koyması, AB ile ABD arasında olan ihtilafın zirve noktasını oluşturmaktır.  

Bunun en son örneği, DuPont ve Dow Chemical firmaları tarafından üretilen, böceklere dayanıklı bir mısır çeşidi olan Pioneer TC 1507. Şimdilik 28 AB ülkesinden 19’u bu mısır çeşidinin üretimini reddetmiş durumdadır. Geriye kalan beş ülke destek verdi.  Diğer dört ülke ise çekimser kaldı. AB ülkelerinden, bu mısır çeşidine, İngiltere destek verirken, Almanya çekimser kalacağını, Fransa ise şiddetle karşı olduğunu açıkladı. Oluşan bu durumdan sonra, Fransa Tarım Bakanı Foll, GDO üretim yetkisinin ülkelere bırakılması için mart ayı başında Brüksel’e gitti. Ancak AB Parlamentosu Yeşiller Eş Başkanı, Daniel Cohn Bendit’e göre GDO ticaretinin ulusallaşması bir yandan ürünlerin serbest dolaşımına aykırı diğer yandan ise GDO karşıtı olmayan ülkelerde üretimi arttırıcı bir faktör olarak ortaya çıkaracak. 

FAO’nun mart ayı sonundaki raporuna göre ülkelerin % 49’u yapılan ithalattaki GDO’lu bulaşmasını kontrol edemeyecek durumdadır. Rapor, ülkelerdeki kontroller arttıkça GDO konteminasyonun daha fazla olduğu görüleceğinin altını çizmektedir.   

Ülkemizde ise, bilindiği üzere, GDO hakkındaki ilk yasal mevzuat yönetmelik olarak 2009 yılında çıktı, ancak bunlar iptal oldu. Sonrasında ise 5977 sayılı Biyogüvenlik kanunu ve 27671 sayılı “Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerine Dair yönetmelik başta olmak üzere gerekli alt yapı hazırlandı. GDO ve ürünleri ile ilgili yapılan başvuruların değerlendirilmesi ve GDO ile ilgili bazı görevlerin yürütülmesi için “Biyogüvenlik Kurulu” oluşturuldu. Bu kurul, şu an itibariyle hayvan yemi olarak kullanılmak üzere, 3 soya ve 16 mısır çeşidine ithalat izin verdi. Hali hazırda ise 22 mısır çeşidi biyoethanol için kullanılması ve şubat ayı başındaki toplantıda görüşülen 3 soya çeşidinden elde edilen yağdan biyodizel üretimi ve bu biyodizelin ihracı talebinin görüşülmesi devam etmektedir. AB’de ve Türkiye’de üretimin yasak ancak ithalatının, alınan izinler sonrasında serbest olması aslında, kıtamızda GDO hakkında net karar verilemediğinin bir göstergesidir.