Helasa

SİFAD- Sinop Fotoğraf Amatörleri Derneği’ndeyiz bu akşam. Sinopluları bulmuşken sorularımı sıralıyorum.  Bir Tarzan'ınız vardı, iple bağladığı keten bezle mahrem bölgesini kapatıp çıplak dolaşan, çevreyi temizleyen, ağaçlara bakan ama deli diye bakılan.  Tarzan Kemal diyorlar hemen hepsi, sonra üzgün, Kemal abi öldü diye ekliyorlar. Ziraat mühendisiymiş,  üniversite yıllarında bir aşka aklını vermiş. O yıllarda inanılan bu öyküye, şimdi anlatanlar inanmıyor. Benim de içimden 'bu değil'ler geçiyor. 

O bir Sinopluydu, tıpkı Diyojen gibi… Sanırım genlerinizde var deyince Aslı, “Rüzgârımızdan” diyor, “nereden eseceği belli olmaz…”

Dışarı çıkınca, Aslı’ya katılmamak mümkün değil.

Ve 'Helasa' geleneğini Sinoplulardan dinliyorum: Tarihte Sinop’a sığınan bir gemide kumanya tükenir.  Kaptan, halktan yiyecek istemeyi kendine yediremez. Denizciler de süsledikleri bir filikayı sırtlayıp, Sinop sokaklarını dolaşmaya başlarlar. Söyledikleri manilerle kendilerini ifade ederler. Bu gelenek, gençlerin süsledikleri bir kayıkla ramazan ayında her eve uygun maniler söyleyerek bahşiş toplamasına dönüşür. Helasa geleneği bugün de sembolik olarak devam ediyor, toplanan gelir sosyal amaçlı kullanılmakta.