Aydın vilayeti

Filokseradan yani 1303 (1888) senesinden evvel Aydın vilayetinde 1 milyon 100 bin dönüm (1 dönüm yaklaşık 918,4 m2) bağ yetiştirilmişdi. Bağcılık bu vilayetin en büyük menab-i servetinden (zenginlik kaynağından) biridir. Filokseradan sonra üzüm hasılatında pek büyük tedenni (gerileme) görüldü ve gariptir ki ilk defa pronospora hastalığı baş gösterdiği zaman üzüm hasılatı 900 bin kantara (50800 ton) indi. Bu vilayette filoksera en evvel Seydiköy bağlarında görülmüştü. Bu hastalıktan harap olan bağlar 550 bin dönümden ziyadedir. Fakat bu son senelerde bir çok tereddütlerden sonra amerika çubuklarıyla yeniden 250 bin dönüm bağ yetiştirildi. 1323 (1908) senesinde yapılan bir istatistik bu vilayetde 858600 dönüm bağ gösteriyordu. Bağlar vilayetin muhtelif livalarında şu yolda inkısam eder (dağılım gösterir):

Liva isimleri

Çekirdeksiz üzüm 

Bağlarının dönümü

Rezaki bağlarının dönümü

Siyah ve muhtelif bağların dönümü

İzmir

164000

71000

136800

Aydın

8950

4550

30400

Menteşe (Muğla)

500

2550

9650

Saruhan (Manisa)

159600

21000

56000

Denizli

14200

5900

173500

 

347250

105000

406350

Filokseradan evvel Aydın ili bağlarından 500 bin kantar (28 bin ton) çekirdeksiz, 300 bin kantar (17 bin ton) rezaki, 600 bin kantar (34 bin ton) siyah, 100 bin kantar (5645 ton) muhtelif iri kara ki cem’an (toplam) 1,5 milyon kantar (85 bin ton) kuru üzüm alınır ve bereketli senelerde bu miktar bazen 1,75 milyon kantar (99 bin ton)’a kadar çıkardı. Filokseradan sonra hasılat-ı umumiye 718 bin kantar (41 bin ton)’a düştü.

(Günümüzde toplam çekirdeksiz üzüm bağ alanları 100 yıl öncesine göre 3 kat artmıştır. Çekirdeksiz üzüm bağları Manisa (Saruhan), İzmir ve Denizli illerinde bulunmakta olup bu illerdeki bağ alanları sırasıyla, 711 bin, 67 bin ve 205 bin dekar olmak üzere toplam 983 bin dekardır.(5) Manisa ili bağ alanlarında 5, Denizli’de 15 misli bir artış olmuştur. İzmir bağların yarıdan fazlası ile Aydın ve Menteşe (Muğla) bağları kaybolmuştur.)

Çekirdeksiz üzümler umumiyetle kurutulur. Rezakilerin bir kısmı yaş halinde istihlal olunur. Siyah üzümlerde kurutulmaktadır. Tire tarafları siyah üzüm bağlarıyla meşhurdur. En iyi çekirdeksiz Manisa, Çobanisa ve Kasaba bağlarında olur.

Derin ve milli topraklarda bağlar adi kara sabanlarla dikilir. Yalnız sert ve bayır yerlerde krizma yapmak caridir. Omcaların aralarında 1-3 m mesafe bırakılır. Omcalar 40-50 cm irtifaında teşkil eder ve üzerlerinde bir kaç kol olur. Çekirdeksizler 5-8 göz üzerinden budanır. Rezaki uzun budanan üzümlerden biridir.

Manisa ovasında amerika asma çubukları ikinci sene aşıya gelir. Aynı senede yaz mevsimi budaması yapılıp aşı kaleminin alt dalları alınır. Ertesi sene dört kol bırakıldığından mahsullü dallar yere yatar. Ekser bağlarda dalları kaldırmak ve toprağa temas eden üzümleri çürümekten kurtarmak için herek kullanılır. Çiçekten evvel sürgünlerin uçları koparılır. Bu umumiyetle neferne (neferiye)’nin husulüne hizmet eder.

Manisa yerli dönümünden -2450,50 arşın kare- (1406 m2) 2500 okka yaş çekirdeksiz (1 dekarda 2270 kg) alınıp bundan 500 okkadan ziyade (454 kg/da)  kuru üzüm çıkarılır. Yamaçlarda beher dönümden 600 okka (546 kg/da) yaş üzüm alınır ve bundan 200 okka (182 kg/da) kuru üzüm çıkarılır.

(Günümüzde Alaşehir ve Sarıgöl ilçelerinde ortalama 500-600 kg/da ve üzerinde kuru üzüm verimi alınırken Gölmarmara’da 500 kg/da, Salihli, Akhisar ve Ahmetli ilçelerinde ise 400 kg/da ve üzeri verim alınabilmektedir. Manisa merkezi ve Turgutlu ilçesinde ise dekara kuru üzüm verimi 300-350 kg düzeyindedir.)

 

 

Filoksera en evvel 1303 senesinde (1887) Seydiköyle beraber İzmir’e yakın Köklüce ve Tepecik bağlarında görüldü ve buradan her tarafa yayıldı. Şimdiye kadar masun kalan yerler Denizli, Muğla ile Aydın sancağının bir kısmıdır.

Hüseyin Kazım’ın Bağcılık kitabı Halkalı Ziraat Mektebi Alisinde ders kitabı olarak okutulmuştur. Amatör bir ruhla profesyonel bir eser meydana getiren Hüseyin Kazım Beyin Bağcılıkla ilgili neşrettiği kitabının 2. Baskısı için yazdığı önsözdeki samimi ifadeleri, memleketimiz bağcılığının 20. Yüzyıl başlarındaki durumunu ortaya koymaktadır:

‘Aradan 13 sene geçtikten sonra bu kitabı yeniden tab’a lüzüm görüyoruz. Bu uzun müddet zarfından memleketimizin bağcılığında pek büyük farklar vücuda geldiğine kail değiliz. Yalnız filokseranın tesiri mahdud bir derecede kaldı bu müthiş hastalık bir çok yerlere sirayet etmedi. Halbuki bağcılığın nasıl mühim bir fen ve sanat olduğunu biz filoksera yüzünden anlayacaktık. Kırım muharebesinden beri bizim bildiğimiz küllemeden ve bu son zamanlarda baş gösteren pronosporadan başka kömür hastalığı, blak rot (siyah küf), rot blan( beyaz küf) emsali tafilat-ı nebatiyenin bağlarımıza vereceği zararlarda bağcılığın ehemmiyetini gösterecek ve bize bu sanatın mebadisinde olduğumuzu bildirecekti. Bir felaketin vereceği fikr-i intibahdan müstefid olamadık. Bundan dolayı belki karlı çıktık. Fakat bağcılıkta yine eski halinde kaldı ve bu onüç senede bir adım olsun ilerlemedi. Bir çok mesaiye, hükümetin her sene binlerle liralar vererek idare ettiği amerika asmalığına, aşı ameliyat mektebine ragmen İstanbul ve civarının filokseradan kamilen bozulan bağları amerika asmalarıyla yeniden yetiştirilemedi ve bu civara mahsus olan Çavuş üzümleri (Tavşancıl gibi bir iki yer müstesna olmak üzere) hemen kamilen mahvoldu. Yalnız bir çok tereddüdlerden, muvaffakiyetsizliklerden sonra Aydın Vilayeti bağlarının büyük bir kısmı amerika çubuklarıyla tecdid olunabildi. Sonraları ilk zamanlarda yapıldığı gibi, köksüz çubuklar dikilip yerlerinde köklendirildikten sonra üzerlerine yerli cinslerden aşı vurulmak usulü bırakıldı. Bunun yerine aşılanmış ve fidanlıklarda köklendirilmiş çubuklar dikilmeye başlandı. Bu aşılı köklü çubukların hemen yüzde yüzü tutuyor ve ertesi seneden itibaren az çok hasılat veriyordu. Halbuki köksüz çubuklardan bir çokları tutmuyor, tutanların üzerine vurulan aşıların bir haylisi de kaynamıyordu. Bu tarzda bir bağ yetiştirmek için senelerce uğraşmak lazım geliyordu. Aşılı köklü fidanların garsı usulü bulunduktan sonra amerika çubuklarından bağ yetiştirmek için halka biraz cüret geldi. Fakat bu aşılanmış ve köklendirilmiş çubuklar bize daima Avrupadan gönderiliyordu. Rihterin bulduğu bu usul dünyanın bir çok yerlerinde tatbik edilmiş iken bizde bu kolay ve faideli tarzda aşılı ve köklü fidanlar yetiştirmek kimseye müyesser olmadı. Hükümet bile bunu Kızıltoprak ve Seydiköy fidanlıklarında olsun tecrübe etmeyi hatırına getirmedi… Selanik 25 temmuz 1328 ‘(7 ağustos 1912).(3)

 

Hüseyin Kazım bey ve eserleri günümüzde bir çok siyaset bilimci, tarihçi, dilbilimci ve ilahiyatçı tarafından incelenmektedir. Okumuş olduğunuz bu yazı ile Bağcılık camiası için de ne derece önemli bir şahsiyet olduğunun farkedileceğine olan inancımla kendisini rahmet ve minnet ile bir kez daha anıyorum. 5 Temmuz 2015

 

Kaynaklar

  1. 1- ‘Asım’. Mehmet Akif Ersoy. Safahat.
  2. 2- Hüseyin Kazım Bey. Hazırlayan Şevki. Matbaai Ebuzziya İstanbul 1935.
  3. 3- Bağcılık.Hüseyin Kazım.Tanin Matbaası, İstanbul,1328.
  4. 4- Meşrutiyetten Cumhuriyete Hatıralarım. Hüseyin Kazım Kadri. Hazırlayan İsmail KARA. Dergah Yayınları, İstanbul. 2000.
  5. 5- 2014 yılı Çekirdeksiz kuru Üzüm Rekolte Tahmin Raporu. İTB.