Yeşil Devrim

Avrupa’da Rönesans dönemi ve Fransız devrimi ile feodalizmin yıkılması ile sanatın ve bilimin her alanında önemli gelişmeler yaşandı. Bu gelişmeler sanayi devriminin önünü açtı. İnsan refahının önem kazanması, bilgiye erişimin kolaylaşması ve sıradan halkın yönetime katılma hakkını talep etmeye başlaması ile birlikte Avrupa’da başlayan ekonomik, sosyal ve siyasi gelişmeler daha önce görülmemiş bir demografik devrimi gündeme getirdi. İki milyon yıllık insanlık tarihinde insan nüfusu 20. Yüzyılın başlarında Bir milyar eşiğine ancak gelebilmişken 21. yüzyılın başlarında yüzyılda Yedi milyar civarına ulaşmıştır. 

Böylesi hızla artan nüfusun beslenmesi bitki ve hayvanların doğal potansiyellerinin üstünde üretime zorlanmalarıyla mümkün olabilecektir. Bu amaçla yapılan çalışmalar sentetik kimyasal ilaçların ve gübrelerin yaygınlaşması, yüksek verimli, hastalıklara dayanıklı bitki çeşitlerinin üretilmesi, tarımın her aşamada bol miktarda makine ve alet kullanılmasını öneriyordu. 

Her türlü sorunu teknoloji ve kimyasal maddelerle çözülebileceği düşüncesi ile ortaya konan yeni tarım ‘Yeşil Devrim’ ismi ile yaygınlaştırılmaya çalışıldı. Bu yöntem destekleme sistemleri, krediler hibe destekleri oluşturuldu.  İnsanın 2 milyon yıllık refah arayışının son yüzyılda insanı getirdiği nokta, insanın doğaya üstünlük kurduğuna ilişkin bir kanıyı birlikte getirdi. Öyle ki insan yaşamak için doğaya ihtiyacı yoktu. Doğa artık İnsanın çevresinden ibaretti. İnsan çevresini dilediği gibi şekillendirebilirdi. Artan insan nüfusunun artan ihtiyaçları karşısında “minimum maliyet, maksimum verim, yüksek kâr” yasası gereği daha küçük alanlarda, daha fazla girdi ile ve bol verimli, düşük kaliteli ürünler üretilmeye başlandı.

‘Yeşil Devrim’ köy halkının tüketici haline gelmesini sağlamayı başarmıştı… Aslında üretici olan çiftçinin önce üretilen kimyasal girdi, alet ekipman, yakıt gibi ürünleri tüketmesi ile başlayan süreç, köylerde diğer tüketim mallarının da yaygınlaşmasıyla sürmekte. Bir zamanlar elektrik gitmediği söylenen köylerde internet, cep telefonu gibi yeni teknolojiler hayatın bir parçası haline gelmektedir. 

‘Yeşil Devrim’ olarak adlandırılan yoğun ve sanayiye dayalı tarımsal uygulamalar çevre kirliliğine neden olmakla kalmadı; hava, su ve toprak kirliliği yoluyla insan ve hayvan sağlığına zarar verdi; kalıntılarla tarımsal ürünleri tüketenlerin sağlığını bozdu; ekolojik dengeye zarar verdi… Ama en önemlisi tarımsal faaliyetlerin topraktaki organik madde düzeyini azalttı; Toprak canlılığını yok etti ve zararlı canlıların ortamda baskın hale gelmesini sağladı.

Bu gün topraksız tarım, genetiği değiştirilmiş organizmalar gibi tarım teknolojileri gibi yeni teknolojilerle yaratılan sakıncaların ortadan kaldırılacağı düşünülmekte… Oysa toprakta doğal olarak bulunan her tür maddenin ve organik nitelikli bazı bileşiklerin topraksız tarımda bitkiye ulaştırılması zordur. Bu nedenle topraksız tarımda üretilen bitkisel ürünlerde toprakta yapılan üretimdeki kalitenin yakalanması zordur. Yine de bu konu da literatürde toprakta yapılan tarımla topraksız tarım arasında karşılaştırma yoktur.  Ancak topraksız ortamda yapılan hayvansal üretim ile üretilen hayvansal ürünlerde eksik kalan maddeler üzerine pek çok makale bulmak mümkün.