İlhan Zincircioğlu

İzmir Ticaret Borsasının Çekirdeksiz Kuru Üzüm için başlattığı ve geniş katılımla devam etmesini sağladığı “Çekirdeksiz Kuru Üzümde Verim, Kalite ve Gıda Güvenliğini Artırma” projesi Borsamızın önderlik ettiği en güzel projelerden biri bunun dışında sektörün ihtiyaçlarına yönelik başka proje düşünceleriniz var mı? 

Açıkçası “Çekirdeksiz Kuru Üzümde Verim, Kalite ve Gıda Güvenliğini Artırma” projesi benim çok önemsediğim bir proje çünkü projenin fikir babası ve çıkış noktası İzmir Ticaret Borsası. 2009 yılından beri Ege İhracatçı Birlikleri ve Alaşehir Ticaret Borsası ile birlikte bu proje sayesinde bütün kuru üzüm üretim bölgesi dolaşılarak değim yerindeyse üreticilere birebir danışmanlık yapıldı diyebiliriz. Tabi ki farklı kurumlardan gelen güzel tepkilerle de bu projede etkili bir şekilde başarılı olduğumuzu da söyleyebiliriz. Hatta en son Gıda tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü’nün “Maksimum Kalıntı Limitlerinin Araştırılması Projesi” için Manisa’da yapılan değerlendirme toplantısında yapılan sunumlardan da bu projemizin yabana atılmayacak bir şekilde başarılı olduğu da teyit edilmiş oldu. Bu şekildeki çalışmalarımız ve projelerimiz de devam edecektir.

Ancak benim çok önemsediğim 2 konu var.

İyi bir kuru üzüm elde etmek için iyi bir kuru üzüm yetiştiricisi olmak gerekir. Bu noktada budamadan hasada kadar yetiştiricilik konusunda zirai ilaç kullanımı ve ilaç kalıntısı gibi konularda İTB olarak ne gibi çalışmalarınız var?

İTB olarak bizim üreticilerle temasımız 2009 yılında başlayan “Çekirdeksiz Kuru Üzümde Verim, Kalite ve Gıda Güvenliğini Artırma” projesi ile çok yakın bir şekilde devam ediyor. 

Ayrıca son yıllardaki “Çekirdeksiz Kuru Üzüm Rekolte Tahmin Çalışmaları Raporlarında” da belirtildiği bölge bağlarında her geçen gün görülme sıklığı artan Ölü Kol ve Kav gibi mantari hastalıklara yönelik olarak 3 yıl süren ve Manisa Bağcılık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü ile ortak olarak yürütülen “İzmir ve Manisa İli Sultani Çekirdeksiz Bağlarında Sürgün Kurumaları, Uyanma Bozukluğu ve Ölümlere Yol Açan Fungal Nedenlerin Araştırılması” projesi ile tüm Rekolte alanı incelenmiş ve proje sonuçlarına istinaden tüm bölgede üretici bilgilendirme çalışmaları yapılmıştır. Hatta proje sonuçları hem basına verilmiş hem de gerekli kurumlarla da paylaşılmıştır. 

Özellikle son 4-5 yıldır yürüttüğümüz projelerin de yardımıyla üreticilerle birebir temas halindeyiz. Hem yurt içinde hem de yurt dışında satılan Türk üzümü için üreticilerimizin her an yanındayız, onlara yetebildiğimiz ölçüde eğitimler, seminerler veriyoruz yetemediğimiz zaman konu uzmanlarından gerekli desteği alarak destek oluyoruz. Biz İTB olarak gerekli gayreti gösteriyoruz ancak bu yeterli mi derseniz yine de bu tam yeterli değil. Özellikle ortak projelerle de üreticinin yanında olmak için gayret gösteriyoruz. Gıda Tarım ve Hayvancılık İl ve ilçe Müdürlükleri, Tariş, üretici sendikaları, ziraat odaları ile de ortak projelerle üreticinin yanında daha çok olmak için de elimizden gelen gayreti göstereceğiz. 

“İzmir Ticaret Borsası – Kuru Üzüm – Rekolte” ayrılmaz bir üçlü. İzmir Ticaret Borsası Çekirdeksiz Kuru Üzüm Rekolte tahmin çalışmalarında sizce ne kadar başarılı.

Övünmek gibi olmasın ama, yıllardır İzmir Ticaret Borsası Koordinatörlüğünde kardeş kuruluşlarla yürütülen “Çekirdeksiz Kuru Üzüm Rekolte Tahmin Çalışmaları” çok başarılı sonuçlar çıkarmaktadır. Yaptığımız istatistiki çalışmalar sonucu tahminlerimizin gerçeğe en yakın rakamlarla olduğu ortaya çıkmaktadır. Her ne kadar farklı kurumların da yaptığı rekolte çalışmaları olmasına rağmen, bu tahminlerin içinde gerçeğe en yakın, en şeffaf ve en güvenilir olanının İTB Koordinatörlüğünde yürütülen çalışmalar olduğunu sonuçlar açık seçik göstermektedir. Bu çalışmalar İTB için bir gurur kaynağıdır. Rekolte çalışmaları İTB nin senelerden beri süre gelen bir işlevidir. Ve bu çalışmanın da devem etmesinin gerekliliğine inanan bir kişiyim. Her ne kadar son zamanlarda bu çalışmaların farklı kuruluşlara devredilmesi için öneri ve teklifler gelse de bu bir uzmanlık gerektiren iştir. Bu konuda hem İTB ve kardeş kuruluşları yeterince konuyu kavramış durumdadır hem de yetişmiş en iyi uzmanlar da İTB rekolte heyetinde yer almaktadır. Bu neden ile de İTB Koordinatörlüğünde kardeş kuruluşlarla yürütülen bu çalışma bir rol model niteliğindedir ve bu şekilde de devam etmesi gerekmektedir.

Bağ alanlarının uzaktan algılama töntemi ile belirlenmesi konusunda ne söylersiniz? Açıkçası bütün rekolte çalışmalarında belirleyici etmen alanlar. Alanlar ne kadar doğru olursa rekolte çalışmaları da o kadar gerçeğe yakını olacaktır. Apelasyon ekibi olarak alanlar üzerindeki ortak fikrin rekolte çalışmalarındaki fikir ayrılığını da bir nebze olsun gidereceği inancındayız.

Rekolte Çalışmalarında “Alanlar” gerçekten önemli bir nokta. Üzüm ile ilgili olarak önceki dönemlerde biz İTB olarak bir girişimde bulunduk ancak gerek maliyetinin çok yüksek olması gerek farklı sorunlar nedeni ile bu projeyi bitiremedik. Her geçen sene teknolojiler ve bilim ilerlediği için sanırım günler ilerledikçe uzaktan algılama metodunun etkinliği daha artacaktır. Bağ alanlarının gerçeğe en yakın şekilde tespit edilmesi daha gerçek ve net bir rekolte tespitine de destek olacaktır. 

250-300 bin ton ürünün söz konusu olduğu kuru üzüm sektöründe aktif rolde olan firma sayısının az olmasının sektör için avantajları ya da dezavantajları nelerdir? 

Üzümde şu an reel olarak varlığını sürdüren 22 civarında işletme olmasına rağmen ben kişisel olarak bunun bile fazla olduğu inancındayım. Neden? Örneğin incir elle işlenen bir emtia, dolayısı ile onun belli bir periyodu var ve o periyod içinde işlenip gider ve incirin belli bir kısmı iç piyasada da tüketiliyor. Üzüm makine ve teknoloji ile işleniyor. Üzüm de emek az incirde emek çok. Üzümde emek az olduğu ve rekolte miktarı da fazla olduğu için üzümde işletmelerin kurulumda kendi işletmelerinin kapasitesini olması gerekenden daha fazla bir şekilde hazırlıyorlar. Ve kapasitelerini doldurabilmeleri içinde mal satıyorlar. Mal satmak içinde rekabete giriyorlar, rekabete girince de ürünü ucuza veriyorlar, bu bir kısır döndü. Bu da kendi içimizde çok büyük bir rekabet doğuruyor, dolayısı ile de alıcı firmalar bizim kendi içimizdeki bu rekabeti çok iyi bir şekilde kullanıyorlar. Ben Türkiye’de bulunan 20-22 üzüm işletmesinin toplam kapasitesinin Türkiye’de ki üretilen ürünün iki üç katını işleyebilecek kapasitede olduğuna inanıyorum. Dolayısı ile de bu işletmelerin biraz daha azalması gerekliliğine inanıyorum. Bu da kendi içimizdeki rekabeti azaltır diye düşünüyorum.

Geçmişi ile şimdiki durumunu karşılaştırdığımızda İzmir Ticaret Borsası’nın çekirdeksiz kuru üzüm sektöründe etkinliğini nasıl değerlendirirsiniz? 

Üzülerek söylüyorum ki maalesef İzmir Ticaret Borsası kuru üzüm sektöründe etkisi kadar etkili değil! Bunun değişik sebepleri var. En önemli sebebi işletmelerin artık İzmir’in dışına çıkmış olması. Eskiden üzüm işletmelerinin neredeyse tamamı İzmir il sınırları içinde idi. Dolayısı ile işletmeciler üzüm ihtiyaçlarını direk İTB den görürlerdi. Rekoltenin yaklaşık % 75 i İTB de işlem görürdü. Ne zaman işletmeler İzmir’den çıkıp diğer illere kaydı, işletmelerin buralarda ürünü direk üreticiden alıp bunu işlemeleri çok daha avantajlı oldu. Dolayısı ile Tüccarlarda bu avantajlı durumu görüp, üzümü Borsaya getirip satmaktansa direk ihracatçıya götürüp satmak onların işine geldi. Dolayısı ile maalesef İTB son zamanlarda, eski etkinliğinden çok uzaktadır.  Bir zamanlar rekoltenin % 75 i civarında İTB de işlem gören ürün maalesef şu an da rekoltenin % 15 i civarına kadar gerilemiş durumdadır. Bu da ciddi bir rakamdır! 

İzmir Ticaret Borsası bu emtiada spot piyasası olan tek Borsadır. % 80-90 ı ihracata giden bu ürünün dünya alış veriş fiyatı her gün saat 12:00-13:00 arasında İTB de üzüm salonunda oluşan fiyatlarla belli olmaktadır. Maalesef böyle devam ederse biz İzmir Ticaret Borsası olarak elimizdeki en önemli unsurlardan birini kaybetmekle karşı karşıya kalabiliriz.

Kuru üzüm sektöründe Dünya, İTB Üzüm salonunda yapılan işlemleri takip ediyor. Kuru üzüm salonu gücünü salona gelen üzümün çok olmasından ve dolayısıyla alıcının da çok gelmesinden alıyor. İTB de salon işlemlerinin ağırlığı ne düzeyde? Bu düzey tatmin edicimi? 

Bir önceki soruda da değindiğimiz gibi maalesef çok büyük bir düşüş var. Bununla ilgili farklı çalışmalar yapmak lazım. Sektörün çok önemli üçayağı var.  Bunlar ihracatçı-tüccar-ajan simsar. Bu düşüşün önüne geçmek için bu üçayağında işin altına elini sokması lazım! Örneğin İhracatçı işletmesinde aldığı ürününün bir kısmını Borsadan alırsa, Tüccar ihracatçının işletmesine götürdüğü ürünün bir kısmını Borsaya gönderirse, Ajan Simsaralar da Borsanın yaşaması için ürünün Borsadan geçmesini sağlamakta etken rol almaya devam ederlerse topluca bir hareketle bu düşüşün önüne geçilmiş olur diye düşünüyorum.

Zaman zamanda basına da yansıyan “İTB Kuru Üzüm salonu fiyatları” gerçeği yansıtmıyor gibi cümleler için ne söyleyebiliriz?

Açıkçası İTB de hiçbir zaman asla sanal bir piyasa oluşmamaktadır. Böyle bir şeyde söz konusu değildir. Ancak zaman zaman dışarıdaki piyasa ile yani üretici ile ihracatçının kendi işletmesinde direk aldığı üzümün fiyatı ile Borsada Tüccarın ihracatçıya sattığı fiyatlar arasında fiyat farkı olabilmektedir. Bu fiyat farkları da değişik sebeplerden kaynaklanmaktadır. Örneğin üreticinin zaman zaman ihtiyacının olmasından dolayı üzümünü emanet sistemi dediğimiz sistem ile ihracatçıya bırakarak, iki kişi fiyatları kendi aralarında tespit ederek belirledikten sonra karşılığında para alması. Bu fiyatın Borsa fiyatından farklı olması zaman zaman oluşabilmektedir. Bunun önüne geçilebilmesi için emanet (açığa dökme) sisteminin bir şekilde kalkmasında veya azaltılmasında fayda olacağına inanmaktayım. 

İTB de oluşan fiyatlar için gerçeği en uygun şekilde yansıtıyor diyebiliriz.

Ülkemizde son zamanlarda kuru üzüm, kuru incir, pamuk gibi emtialar da etkin bir yatırım aracı olarak kullanılmaya başlandı. Örneğin kuru üzüm özellikle bölgede yaşayan ve kuru üzüm sektörü ile ilgisi olmayan kişiler tarafından alınıp satılmaya, hatta stok yapılmaya başlandı. Piyasayı ve sektörü tam olarak bilmeyen ve tanımayan bu insanların davranışları sektörü nasıl etkiliyor?

Birkaç defa bu konu üzerinde konuşma yaptım ve her zaman da yapmak isterim. Siz elinizdeki nakdi spekülatif bir hareketle bir emtiaya yatırıyorsanız en azından bu ürün ile ilgili biraz bilgi sahibi olmanız gerekmektedir. Piyasa ve emtia fiyatları nakdini yatıranların hareketleri üzerinden etkilenebilmektedir bu da fiyatlarda dalgalanmalara neden olmaktadır. Bir de bilginiz yoksa bir ürün üzerinde, piyasadaki en ufak dalgalanmada paniğe kapılıp hem kendinizi hem de piyasayı daha da etkileyecek hamleler yapabilirsiniz. Piyasadaki malı fazlalaştırabilir veya azaltabilir bu da ya fiyatları daha da çıkarır veya daha da gevşetir. Bütün bunlar ülke ekonomisine de zarar verir. Benim naçize önerim bir emtiayı bilmiyorsanız ya o emtiaya yatırım yapmayın ya da bilen biri aracılığı ile hareket edin.

Haberlerde son zamanlarda TARİŞ Üzüm Birliği dışındaki “Kooperatiflerin de kuru üzüm alacağına” dair haberler geçmekte bu konudaki düşünceleriniz?

Ben de bu haberleri duydum. Benim anladığım kadarı ile bu alımların sektörde en köklü kurumlardan olan TARİŞ gibi devamlılık arz etmeyeceği. Yani uzun senelere yayılan değil kısa bir döneme hitap eden belki politik bir karar olduğunu tahmin ediyorum. Bu tip kararlar piyasaya yarar yerine zarar getirebilir. Özellikle bu tip ülke ekonomisini de yakından ilgilendiren konularda konuyu uzun zamandır yapan ve yapacak olan, konuyu iyi bilen ve alt yapısı olan kurumlara görev vermenin daha mantıklı olacağına inanıyorum. Eğer böyle bir görev verilecekse de piyasayı bilen, gören, okuyabilen, piyasada tecrübesi olan kurumlara bu görev verilmeli. 

Bence bu saatten sonra kooperatifçiliğe dönüş gibi bir husus da söz konusu olamaz. 

Ama bu piyasa sisteminde koşullardan korunabilmek için bir piyasa regule edecek koruyacak bir kuruluşa her zaman ihtiyaç var diye düşünüyorum. Bu kooperatif olarak değil ama ihracatçılarla birlikte Tariş, Bakanlık, Üreticilerden oluşacak bir oluşumun üzümün çok olduğu senelerde fazla üzümü alarak fiyatın düşmesini engelleyecek az olduğu senelerde de depodaki stok üzümü piyasaya sürerek fiyatın gereğinden çok çıkmasını engelleyecek yani piyasadaki bu aşırı dalgalanmayı dengeleyecek bir oluşuma gerek var diye düşünüyorum.

Türk üzümcülüğü şu geçtiğimiz 3-4 sene zarfında çok keskin fiyat dalgalanmalarından önemli oranda etkilenmiştir. Bundan iki sene önce 2.500 dolar olan üzüm geçen sene 1.400-1.500 dolarlara düştü ve 2015 yılında Nisan ayında üzümde meydana gelen don olayından sonra da üzüm bu sene yine 2.500 dolarlara çıktı. Bu çok sert dalgalanmalar üreticiyi korkutmakta. Piyasaların uyumlu, uygun olması ve çok fazla zikzak çizmeyen  hareket etmesinde fayda var diye düşünüyorum.

 

Ülkemizde Kuru üzüm piyasasının spekülasyonlardan oldukça etkilendiği bir gerçek! Her sezon başında sektörden kişilerin bilinçli ya da bilinçsiz açıklamaları piyasalara kısa sürede yansıyor.  Bu konuda ne söylersiniz? Bu söylemlerin piyasaya etkileri nasıldır ve olumsuz etkiler nasıl giderilebilir?

Piyasanın çok sert çıkmasında ve düşmesinde içimizdeki spekülatörlerin de önemli etkisi var. Spekülatörler ya kendi çıkarları doğrultusunda ya da bulundukları mevkiyi korumak için hiçbir sorumluluk almadan işlerine geldiği gibi üreticiyi ve piyasayı yönlendirebilmektedirler. Yapılan bilinçsiz söylemler hem üretici üzerinde hem de alıcı üzerinde ciddi etki yapmakta, olumsuz algılanmakta ve bu da piyasayı olduğundan ters taraflara itmektedir. Üretiminin %90 nına yakını ihracata giden bir ürünün fiyatının devamlı dalgalanması Türk üzümüne pazar kaybı, ülkemize döviz kaybı yaşatmakta ve ülke sektörüne ve ülkeye de prestij kaybı yaşatmaktadır. Kuru üzüm piyasasında Türkiye artık eskisi gibi yalnız değildir. Başka orijinlerde neredeyse Türk üzümü kalitesine yakın ve Türk üzümü ayarında üzüm yetişmeye başlamıştır. Bizim için tehlike çanları çalmaya başlamıştır. Artık daha ciddi, daha olgun ve ayakları yere tam basan bir satış stratejisi geliştirmemiz gerekmektedir.

Kuru üzüm sektöründe üretimdeki sorunlardan daha önemlisi belki de fiyat istikrarsızlığı. Fiyatlardaki dalgalanmalar nasıl tolere edilebilir? Bu konu ile birlikte dile getirilen stok müessesesi, müdahil kurum, lisanslı depoculuk gibi kavramlar için ne söylersiniz? 

% 90 nına yakını ihracata giden bir ürün olan üzümde yurt dışına satılabilir fiyatı olması gerekmektedir. Yani diğer ülkelerle rekabet edilebilir bir fiyattan satmak. Bunu yapabilmeniz için de bir fiyat istikrarı oluşması lazımdır. Fiyat istikrarını elde edebilmemiz içinde “Lisanslı depoculuk” ve stok müessesesine ihtiyaç vardır. Bunlar olduğu sürece fiyat istikrarının oluşacağı ve Türkiye’ye olan güvenin tekrar geri kazanılacağına inanıyorum.

Dünyanın en önemli kuru üzüm üreticisi olmamıza rağmen iç tüketimimiz çok düşük! Kuru üzüm tüketimimizi nasıl arttırabiliriz? Geçen yıl gündeme gelen “Okul üzümü” projesi bir örnek…

 

Okul projesi çok iyi düşünülmüş hatta bence geç bile düşünülmüş bir proje. Çok daha önce bunun uygulanması gerekliydi. Maalesef ülkemizde kuru meyvelerin değeri yeterince bilinmemekte ve onlara yeterli ilgi gösterilmemektedir. Yurt dışında özellikle kuru meyvelerin değeri bizden çok daha önce tespit edilmiş ve özellikle gelişme dönemdeki çocuklara okullarda uzun yıllardır kuru meyve (fruid box dediğimiz) paketleri verilmektedir. Kuru meyvenin en büyük özelliği birincil yani işlemsiz (natürel) ürün olmasıdır.  Çocuğun hem zeka hem beden gelişimine katkı yapan bir üründür. Bundan dolayı okullarda kuru üzüm ve kuru meyve dağıtımı desteklenmesi gereken bir çalışmadır. 

Aslında bu proje ile önemli bir konuda ortaya çıkıyor. Türkiye kuru üzüm, kuru meyveler ve tabi ki tarım ürünlerinde genelde sadece “hammadde tedarikçisi” konumundadır. Özellikle kuru üzümde Türkiye’nin artık senelerden beri süre gelen hammadde tedarikçiliği konumundan çıkıp “ara mamül” veya “mamül madde” tedarikçisi konumuna gelmesi gerekmektedir. Avrupa’da kuru üzümün büyük bir kısmı fırıncılık sanayinde kek, pasta ve ekmek yapımında kullanılmaktadır. Bizim de artık keki, pastayı, ekmeği ülkemizde yapıp buradan onlara son ürün olarak göndermemiz gerekmektedir. Bunun özellikle ülkemize katma değer olarak getirisi çok daha fazla olacaktır. Ayrıca bu şekilde gelişecek bir sanayi ile ülkemizde de kuru üzüm ve kuru meyve tüketimini arttırabiliriz diye düşünüyorum.

Borsalar bildiğimiz kadarı ile kardeş kuruluşlar, sizce ticaret borsaları birlikte hareket edebiliyor mu?

İTB büyük bir kuruluştur. Bölgede “Abi” rolü üstlenen bir kuruluştur. İzmir Ticaret Borsasının başlattığı ve yürüttüğü projelere ve çalışmalara genelde kardeş kuruluşlar kapasiteleri ve imkanları kadar katkı koymaya çalışırlar. Ben inanıyorum ki biz el ele verdikten sonra altından kalkamayacağımız hiçbir proje hiçbir sorun yoktur. Ortak çalışmalarımız eskinden vardı, şu an var ve gelecekte de hep olacaktır.

Alkol sektörünün kuru üzüm piyasasına etkisi nedir?

Alkol sektörü kuru üzüm piyasasında çok önemli bir aktör olarak bundan 5 yıl kadar önce karşımıza çıktı. Alkolde kuru üzümün kullanılması da kuru üzüm sektörü için önemli bir olay. Alkol sektöründe kullanılan kuru üzümün mutlaka İzmir Ticaret Borsasından geçerek alınıp satılmasının ve alkol üreten firmaların İTB’de bir ajan veya simsarının da bulunmasının kuru üzüm sektörü için çok faydalı olacağı inancındayım. Bu hem kendilerine hem İTB ye hem de Türk üzümcülüğüne katkı sağlar düşüncesindeyim.

Apelasyon e dergimiz konusunda uzman ekibiyle özellikle kuru üzüm ile ilgili makaleler yayınlamakta, önemli haberleri paylaşmaktadır. Apelasyon dergisini takip etme fırsatınız oldu mu? Sizce Apelasyon e dergimiz bundan sonraki yayın hayatında ne gibi yollar izlemeli. 

Ben Apelasyon e dergi ve ekibine yayın hayatında başarılar diliyorum. Takip edebildiğim ölçüde iyi yolda olduğunuzu görüyorum. İlkeli ve dürüst duruşunuzun devamını diliyorum. Sizin nezdinizde de tüm Apelasyon ailesine sevgilerimi iletiyorum.  

 

Sayın İlhan ZİNCİRCİOĞLU’na samimi ve içten sohbet için çok teşekkür ederiz.