Tarım Üzerine Yazı Yazsam Kalır mı?

Tarım üstüne, gıda üstüne olmasa da daha önce de çeşitli platformlarda yazı yayınlama ihtiyacı duyduğum olmuştur. Bilimi dikkate alsam da, bilimsel bilgilere ters düşmemek için özen göstersem de sonuçta bir akademisyen değilim.  Araştırmadan çok, deneyim, gözlem ve düşünme süreçlerine dayanan bir yazma süreci…  Tabii kaynak taraması olmadan, literatüre bakmadan asla yazmamak konusunda inatçıyım.

Nasreddin Hocayı kadı yapmışlar… Memleketin ileri gelenlerinden biri, bir diğeri ile hasım. İlki öfkeyle girmiş içeri. Hasmı hakkında vermiş veriştirmiş… Sonra da ‘Haklı değil miyim?’ diye sormuş? Hoca ‘Haklısın’ demiş. Adam sinirleri yatışmış olarak gitmiş. Arkasından hasmı gelmiş. Bu defa da o başlamış atıp tutmaya ve Hoca’ya ‘Haklı değil miyim?’ demiş. Hoca ‘Vallahi çok haklısın, diyerek onu da sakinleştirmiş. Tüm bunlara tanık olan Hoca’nın ‘ Senin kadılığında bir garip Hoca Efendi. İkisine de sen haklısın dedin. Hiç öyle şey olur mu?’ Nasreddin Hoca hanımının yüzüne bakıp, ‘Hatun, demiş, sen de haklısın!’

Gerçek ve doğru arasındaki ilişki filmle sahne arasındaki ilişkiye benzer. Doğru bir olaya baktığınızda gördüklerinizdir. Sonra bildiklerinizle (size anlatıldığı kadar), inandıklarınızla, bilgi birikiminizle olayı değerlendirerek sonuçlar çıkartırsınız. Dolayısı ile gerçeği deşmek yerine doğrulardan hareket ederseniz, Nasreddin Hoca gibi herkese hak verebilirsiniz.

Bir paket kibritin tam sekiz yüzü var. Bakış açınızdan yerde duran, durağan bir kibrit paketinin en fazla üç yüzünü görebilirsiniz. Eğer bu doğrultudan hareket etseydiniz, küçük bir kutudan başka bir şey değildir. Elinize alıp diğer yüzlerini gördünüz.. İçinden gelen sesi duydunuz ve kibritleri de çıkardınız. Eğer kibritin ucunu nereye ve nasıl sürteceğinizi bilmiyorsanız, olayı hala kavrayamamışsınız demektir.  Bir kutunun içersinde bir grup tahta kıymıklarıdır gördüğünüz. 

Hayatımızı ilgilendiren konular kibrit kutusundan çok daha boyutlu ve karmaşık bir içeriğe dayanır. Doğrularla asla gerçeğin sınırlarına bile yaklaşamazsınız. Konun size yansıtılan yüzü gerçeği algılamanızı bile önleyebilir. Dahası gerçeğin kendisine ulaşmak için pek çok kanal olsa da, bu kanallardan çıkan çok sayıda sesin önemli bir kısmı, sizi yanlış yöne sürükleyebilir. Gerçeği kendi istediği biçimde tahrif edebilecek maddi güce sahip olanlar farklı şekillerde kendi haklılığını ifade edecek yayınlar hazırlatabilir. 

Hiç birimizin gücü bir gerçeğin tamamını bilmek, anlamak açısından yeterli değildir. Orhan Veli’nin dediği gibi kelimelerin kifayetsizliğini üzerine ekleyin… Bildiğinizin de ne kadarını aktarabilirsini ki yazı ile… Karşımdaki de benim yazdığımı anlamlandırabilecek kadar benle paralel deneyimler yaşadı mı? Kelimelerden aynı anlamı kurabiliyor muyuz?

Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de bilgi kirliliği, gürültü faktörleri, iletişim parazitleri paylaşımlarınızın anlaşılırlığını ortadan kaldırıyorsa… Gerçekten tarım üstüne, gıda üstüne yazı yazsam, ne işe yarar diye sormadan edemiyorsunuz kendinize…