Vicdani Sorumluluk

Organik tarımda duyarlılık ile ticarileşme arasındaki gerilimler riskli de olsa, organik tarım felsefesinin bizim gibi ‘gelişmekte olan’ ülkelere yayılmasında olumlu işlevleri de olmuştur. Ancak, ticarileşmedeki asıl problem organik tarımın asgari standartlara dayanmasının kendisindedir. 

Organik tarım asgari standartlar üzerinden kurulduğunda temel felsefesini oluşturan duyarlılıkları göz ardı etmektedir. Temel uygulamalardan olan münavebe iki yıllık sistemlere indirgenerek kenarından dolanılabilmektedir. Yeşil gübreleme, kompost kullanımı, atıkların değerlendirilmesi, enerji verimliliği, erozyonla mücadele gibi önlemler öneriden ibaret kalmaktadır. 

Oysa organik tarım yapılacak toprağın yapısı düzeltilmediğinde üretimin başarısı düşük olduğu gibi kalitede gerilemektedir. Ayrıca çevresel iyileştirme, doğayla uyum, doğal dengenin en azından korunması iddiası da toprağın yapısı ve canlılığı ile doğrudan ilgilidir. Eğer toprak altı ekolojik döngüdeki bozulma düzeltilemezse ekolojik dengen korunması mümkün olmayacaktır.

Geçiş süreci sadece süre olarak ifade edildiğinden, (Tek yıllık bitkilerde iki, çok yıllık bitkilerde üç yıl) toprak canlılığı ve topraktaki organik madde içeriği, nitrat kirliliği gibi ‘Organik tarım felsefesi açısından önemli parametreler göz ardı edilebilmektedir. Üreticiye net olarak hangi durumda neler yapıp neler yapamayacağı bildirilmediğinden, “organik fosforlu” pestisitler gibi organik tarımda kesinlikle kıllanılması yasak preparatları kullandıkları olması mümkündür. 

Ticarileşmenin getirdiği sorunlardan biri de denetim ve belgelendirme sistemin kendisindedir. Dünyada farklı gerekçelerle (politikleşme riski, kayırmacılık vb.) denetleyen ile denetimi teftiş edenin ayrı olması esasını getirmiştir. Bu iki mekanizmayı ayırmak için devletler teftiş (inspection) görevini üstlenmiş, denetim (control) ve belgelendirme (certification) sisteminin şirketlere verilmesi düşünülmüştür. Ancak bu işi şirketlerin yaparken esasen denetimin ve belgelendirmenin de ayrılması istenmiştir. Ancak bu işin yüksek maliyeti ve şirketlerin karlılık ve büyüme ekseninde şekillenmesi dolayısı ile fiyatlara yansımakta iki ayrı şirketin bu işlemleri ayrı ayrı yapmasının getirdiği mali yük büyük çiftçiler için dahi göz korkutucu olabilmektedir. Bu durum pratikte denetim ve belgelendirmenin aynı şirket tarafından yapılmasına neden olmuştur.

Bu çözülebilir bir sorundur. Örneğin tüm tarımsal kontrol hizmetlerini bağımsız denetçilere verirsiniz. Aynı kişi hem organik tarım hem iyi tarım denetimi yapabilir.  Bunu tüm belgelendirme firmaları adına yapacağından belli bir yöredeki bütün denetimi verdiğiniz kişiler sistemlerdeki bütün denetlenecek üreticilere gider ve maliyet düşürülür. Aynı firma hem denetim yapan, hem belgelendiren konumuna gelmez. Daha iyisi sertifikalandırma sisteminin de organizasyonlar (örgütler) tarafından yapılması olabilirdi…