Dal Ucunda Torbacık, İçi Dolu Helvacık: İncir

Konu : Tarım

Bilinen en eski meyve ağaçlarından olan incirin anavatanı Doğu Akdeniz ve güneybatı Asya’dır.

Bilinen en eski meyve ağaçlarından olan incirin anavatanı Doğu Akdeniz ve güneybatı Asya’dır.  Ağaç ya da ağaççık nitelikli bu bitki türü yaklaşık 100 yıl kadar yaşar.  Yabani incir ağaçlarının ilk olarak Afrika’da, Batı Asya, Akdeniz ve Karadeniz çevresinde büyüdüğü; Çin’in incir ağacını Persler’den aldığı belirtilmektedir. Amerika’da California’ya 18. yüzyılda İspanyollar tarafından getirilmiş ve Meksiko Körfezi boyunca bütün güneydoğuda yetiştirilmiştir. İncirin dünyada 600 kadar türü olan incirin yetiştiriciliğinin yapıldığı kültür çeşitleri Ficus carica L. içinde toplanmıştır. Meyvelerinden yararlanılan diğer türler F.palmata, Schweinf, F. sycomorus L., F. pseudo-carica’dır. Carica terimi, Aydın’ın da içinde olduğu antik “Caria / Karia” Bölgesi’nden gelmektedir (Fig.1, 2,3).

İncir ağacı yaklaşık 100 yıl kadar yaşamaktadır. Erkek ve dişi olarak ayrılır; siyah, mor, yeşil gibi çeşitleri bulunur. Genellikle Ağustos-Eylül aylarında meyveleri olgunlaşır.  Sağlıklı bir besin kaynağıdır. Kalsiyum, potasyum ve fiber kaynağıdır; tatlıdır. Ege' de özellikle İzmir ve Aydın civarında, çok geniş alanlarda yetiştirilmekte ve meyvesi ihraç edilmektedir. Ege Bölgesi’nde halk arasında yemiş adı yaygınken; ballıdarı, kuru incir için burma adları da kullanılmaktadır  (Fig. 4, 5)

M.Ö. 8000’lerden itibaren insanlar tarafından incirin toplanmaya başlandığını ve yaklaşık M.Ö. 4000’lerde Doğu Akdeniz’de yetiştirilmeye başlandığını arkeolojik kanıtlar göstermektedir.  Antik Mısır’da teb, Arapça’da tin, Persler’de unjir ve Piddington İndeksi’nde Sanskritçe adı udumvara olarak geçmektedir. Grekler’de yabani incir erineos, Latinler’de caprificus olarak anılmaktadır.

Bilinen en eski ağaçlardan biri olan incir ağaçlarının çizimlerine Mısır’da bazı önemli yapılarda ya da mezarların duvar resimlerinde rastlanmıştır. Ficus Sycamorous Nil kıyısı boyunca yaygındır. Erken, Orta ve geç Krallıklar zamanında çok sayıda betimlemeleri bulunmaktadır. Antik Mısır mitolojisinde sycamore yaşam ve ölümün eşiğidir; Hathor’un ağacıdır ve “yaşamın ağacı” olarak dikkate alınmıştır.  Bu nedenle bazı mumyaların tabutları sycamore inciri ağacından yapılmıştır ( Fig. 6, 7, 8). Ayrıca incir içeren çok sayıda ekmek kalıntısına rastlandığı ve tıbbi amaçla kullanıldığı bilinmektedir. 

Antik dönemde Mısır başta olmak üzere Akdeniz ve Ege’deki yerleşimlerde sıklıkla tüketilen incirden çok sayıda antik yazar söz etmektedir. Bunlardan biri olan ünlü Smyrnalı (Eski İzmir) ozan Homeros, İlliada isimli eserinde, incirin Troia yakınlarında yetiştiğinden söz ederken;  Odysseia’da Phaiaklar kralı Alkinoos’un bahçesini anlatır: “Yüksek ağaçlar burada vardı, bereketli yeşillikler içinde, armut, nar ve elma ağaçları, dallarında muhteşem meyvelerle, şahane incirler, ayrıca göz alan bollukta zeytinler. Hiçbir zaman bitmez ve bozulmaz burada meyveler, yaz kış, tüm yıl boyunca; hayır sürekli burada olgunlaştırır meyveleri. Armut armut üstüne olgunlaşır, elma elma üstüne, incir incir üstüne, asmada üzüm üstüne üzüm". Herodotos, Aristophanes, Platon ve Plinius gibi bazı antik dönem yazarları, eserlerinde incirden söz etmişlerdir. Herodotos'a göre kuru incir Lydia'da yaşamın on temel nimetindendir. Persler’in yiyecek incirleri olmadığı söylenerek, kralın Perslerle savaştan vazgeçmesinde araç olarak kullanılmıştır. Theophrastus (M.Ö. 371-287) detaylı olarak inciri anlatmış; M.Ö. 350’lerde Aristoteles inciri tanımlamıştır. Plinius (M.S. 1. yüzyıl), 29 çeşidini sayarken,  Kyzikos’un başına gelecek kötü olayların işareti olarak Mithridates’in kenti kuşatmadan önce defne ağacının içinden incir ağacının çıkmasını göstermiştir.  Ünlü gezgin Pausanias (M.S. 2. yüzyıl), Attikalı kahraman Pytalos’un mezar yazıtındaki dörtlükte, tanrıça Demeter’in inciri insanlık için yarattığı yazmaktadır ( Fig. 9, 10) 

Binlerce yıl öncesinde incirin konu edildiği mitolojik olaylar dikkati çekmektedir. İncir, Grek ve Roma mitolojisinde bazen Dionysos (Romalılar’da Baküs) ya da bereket tanrısı Priapos ile ilişkilendirilmiştir.  Roma’nın kuruluş mitolojisinde ise Remus ve Romulus, Forum’da bir incir ağacının altında dişi kurt tarafından büyütülmüştür (Fig. 11) . Kutsal Kitaplar’da Adem ile Havva’nın cennete konulduktan sonra, yasak olan meyveyi yemeleri, cennetten kovulmalarına neden olmuştur.  Bu konuda birçok yorum bulunmakla birlikte, kesin olarak bir ağacın adı belirtilmemektedir. Kutsal Kitaplar’a dayalı olarak, özellikle Hristiyan betimlemelerinde incir yaprağı çok kullanılmıştır (Fig. 12, 13). İncirin özellikle yaratılış efsanesiyle ilişkili betimlemeleri sonraki dönemlerde de görülebilmektedir (Fig. 14, 15).

Günümüzde olduğu gibi incir yaş ve kuru olarak sıklıkla tüketilmiştir. Grekçe iskhas, Latince carica ya da caunea kuru incir anlamındaki kelimelerdir. İskhas’ın diğer anlamı ise anüs’tür. Syke, yetiştrilmiş incir ağacı, erineon yabani incir, olonthos ise erkek incir anlamındadır Antik dönemde Yunanistan’a özellikle kuru incirin Anadolu’dan gittiği belirtilmektedir. Grek lakonika Atina çevresinde yetiştirilmiş olandır; Grekçe khelidonia, Lat. chelidonia M.Ö. 4. yüzyılda Atina’da, M.S. 1. yüzyılda ise Roma’da yaygınlaşmıştır. 

Grek atletlerin güçlerini ve hızlarını arttırmak için yarışmalardan önce incir yedikleri bilinmektedir ( Fig. 16, 17). Antik dönemden günümüze tıbbi uygulamalarda kullanılmıştır. Ünlü Anazarboslu hekim Dioscorides, incirden söz etmiştir. Laksatiftir (yumuşatıcı), bazı deri hastalıklarında kullanılmıştır. Günümüzde yapılan çok sayıda bilimsel çalışmalarda, taze ve özellikle kuru incirin yenilmesiyle insan bedeninin hücrelerini yenilediği içerdiği yüksek orandaki liflerle vücuda alınan kolesterolün kana karışmadan atılmasını sağladığı, sindirimi kolaylaştırıp, vücudu bakterilere karşı koruduğu, kemik ve dişlerin oluşumunu iyi yönde etkilediği belirtilmektedir. İçerdiği kalsiyum diğer besinlerdekine göre daha kolay sindirilir. Vücuda kuvvet ve enerji vermekte; bedensel ve zihinsel yorgunluğu gidermekte; öksürük ve boğaz ağrılarına iyi geldiği, nezle ve bronşite faydalıdır.

Romalılar inciri tüm Avrupa’ya ihraç etmişlerdir. Antik dönemde İtalya’da Pompeii, Herculaneum gibi kentlerden gelen buluntular, incirin yaygın olarak tüketildiğini göstermektedir. Pompeiana, Pompeius’tan adını alan erken bir çeşittir ve güneşte kurutulmak için en iyisi olduğu belirtilmektedir. Arficana cinsi (Kuzey Afrika kökenli),  Lat. chalcidica cinsi, Euboea’daki Khalkis’ten gelmiş ve Roma yakınlarında yetiştirilmiştir. Columella, incirin korunması ve depolanması hakkında bilgi verirken, özellikle içine konulup pişirilen keklerden söz etmektedir. Thria yani incir yaprakları, mutfakta etlerin ve özellikle balıkların pişirilmesinde kullanılmıştır. Antik dönemde özellikle Akdeniz civarındaki yerleşimlerin birçoğunda incirin duvar resimleri ve mozaiklerde sıklıkla betimlendiği görülmektedir (Fig. 18, 19). 

Anadolu’da halk arasında incire ait bazı inanışlar bulunmaktadır. Muğla-Fethiye’de incir ve ceviz ağaçlarının altında devamlı yatılmayacağı, eğer yatılırsa inme ineceği ya da ölünceye dek sakat kalacağına; İzmir, Balıkesir, Aydın yöresinde incirin altına yatılmaması gerektiğine ve incirin yılanı çektiğine inanılır. Aydın civarında, meyveleri yenmeyen, küçük bir incir görünümünde olan "erkek incir" adı verilen iğlek’ in bereket getirdiğine inanılmaktadır.  Manisa-Akhisar civarında, İncir ağacından düşenin iflah olmayacağı,  ağacın uğursuz ve tekin olmadığına inanılmıştır. Mersin-Anamur civarında incir ağacının altına kirli su dökülmez, incir odunu yakılmaz. Halk arasında incirle ilişkili çok sayıda söz ve deyim bulunmaktadır:  “darı unundan baklava, incir ağacından oklava olmaz”,  “ocağında incir ağacı bitmek”, “bir çuval inciri berbat etmek”, “incir çekirdeğini doldurmamak” gibi.  

Türkiye’de yaş ve kuru olarak tüketilmesinin yanı sıra, özellikle sütlü incir tatlısı (incir uyutması) Aydın civarında sıklıkla yapılmaktadır.  Ayrıca, Türkiye’de bazı yörelerde maya olarak adlandıran teleme üretiminde incirin yaprağından, dal uçlarından veya incir meyvesinden elde edilen özsuyu kullanılmaktadır. Teleme yapımında keçi sütü tercih edilmektedir. Güneşte doğal halinde kurutulan incirler makbuldür. Günümüzde Türkiye incir üretimi ve ihracatında dünyada ilk sırada gelmektedir. 2015 ve 2016 raporlarına göre, rekolte 74 505 ton kadardır; 61638 ton kadar incir ihraç edilmiştir.  

 

S U M M A R Y 

The common fig is a very remarkable form of sweet fruits which have been well known for thousands of years. They are thought to have been first colleceted around 8000 B.C.E. and first cultivated in Eastern Meditarrenean region around 4000 B.C.E. It symbolizes knowledge, enlightenment, passion, and fertility in ancient cultures. Ancient writers like Homeros, Herodotos, Aristophanes, Platon, Theophrastus and Plinius have been described the ficus trees.  The fig was an important food in ancient Greek and Roman diets and fig fruits, branches and leaves were used used in ancient medicine.

Keywords: Ficus, Archaeolgy, Ancient, History, Bothanics, Medicine. 

 

Kaynakça 

Herodotos, Tarih, Çevirmen : Müntekim Ökmen, 2006. 

Homeros, İlyada, Çevirmen:: A. Kadir-A. Erhat, İstanbul,2014

Homeros, Odysseia, Çevirmen: A. Erhat-A. Kadir, İstanbul, 2014. 

Pausanias, Description of Greece, Translated by Jones, W. H. S. and Omerod, H. A. Loeb Classical Library Volumes. Cambridge, MA, Harvard University Press; London, William Heinemann Ltd. 1918.

Plinius, Naturalis Historia, İngilizcesi: Riley, Henry Thomas, 1855. 

Theophrastus,  De Historia Plantarum, Arthur Hort, Harvard University Press, 1916. 

http://www.perseus.tufts.edu/hopper/

 

Andrew Dalby, Food in the Ancient World from A to Z, New York, 2003. 

Aynur Koçak, “Bilgelik Varlik Bereket Sembolü İncirin Serüveni”, Bilge Seyitoglu Kitabi,  277-289,  Dergah Yayinları.

Bernard Jensen, Foods That Heal: A Guide to Understanding and Using the Healing Powers of Natural Foods, 1988. 

Christian Rätsch,Claudia Müller-Ebeling, The Encyclopedia of Aphrodisiacs: Psychoactive Substances for Use in Sexual Practices, Vermont, 2013. 

Çimen Özçam, “Ocağına İncir Ağacı Dikmek”, Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, Vol. 4 / 8, 2009, 1946-1953.

Çimen Özçam, “Ocağına İncir Dikmek Deyimi Üzerine”, International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, Vol. 4/8, 2009, 1946-1953. 

Esma Reyhan, “Hitit Büyü Ritüellerinin Uygulama Şekilleri Üzerine Bir İnceleme”, Archivum Anatolicum, 6/2(111-142).

Gavin Hardy,Laurence Totelin, Ancient Botany, New York, 2016. 

Hüseyin Üreten, “Eskibatı (Eski Yunan) Kültüründe İncir”, Ömer Çapar’a Armağan,  Ankara, 2012, 349 vd.  

J. Rzóska, The Nile, Biology of an Ancient River: Biology of an Ancient River, Hauge, 1976. 

John F. Nunn,  Ancient Egyptian Medicine, University of Oklahoma Press, 2002. 

Murat Arslan, Mithradates VI Eupator: Roma’nın Büyük Düşmanı, İstanbul, 2007. 

N. Tanker, M. Koyuncu, M. Coşkun,  Farmesötik Botanik, Ankara Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi Yayınları, No: 93, Ankara, 2007. 

Nurten Günal, “Türkiye’de İncir Kültürü”, Türk Coğrafya Dergisi, 34, 1999, 211-232. 

The Visual Food Encyclopedia, Montreal, 1996. 

Tom Turner, Garden History: Philosophy and Design 2000 BC – 2000 AD, 2004. 

Waldo E. Sweet, Sport and Recreation in Ancient Greece: A Sourcebook with Translations, Oxford University Press, 1987. 

http://www.apelasyon.com/Yazi/449-kaliteli-ilek--kaliteli-incir

http://www.yenimesaj.com.tr/ekonomi/incir-buyuk-doviz-kaynagi-h13049098.html

http://www.timeturk.com/kuru-incirde-dunya-lideri-turkiye/haber-711537

http://aa.com.tr/tr/ekonomi/bursa-siyahinda-20-bin-ton-ihracat-hedefi/896070

http://www.sesgazetesi.com.tr/guncel/buharkentte-taze-incir-ihracati-basladi/7824