Birleşmiş Mutfaklar

Kabul ediyorum çok zekice bir sözcük oyunu ile atılmış bir ara başlık değil. Lakin İstanbul’u bendeniz gibi “boğazında düşkünlük” hastalığı ile azıcık kolaçan edenler katılacaktır. Şimdi neresinden başlayalım anlatmaya; Uzakdoğu esintilerinden mi yoksa Latin Amerika sıcağından mı yoksa canım memleketimizin kuzeyiyle güneyinden mi?

Dünya’da Türk Mutfağı deyince akla gelen ilk şeyler kebap, döner ve lahmacun mu dediniz, adeta NBA misali herkes memleketinden en iyisini ben yaparım diye çıkıp gelmiş! Hem de 5-10’ar belki 100’er 100’er, hakikatten de oraların yerlisinin tescil ettiği amiane tabirle kralını yersiniz. Peki ya Antakya, Ege, Karadeniz tarafları; şehir şehir bazısının yöre yöre matruşka misali açıldıkça çeşitlenen lezzetlerini bazen ayrı ayrı bazen tek bir mekanda bulur tadına doyamazsınız. Üstüne üstlük, haza İstanbulluların yüzyıllara uzanan Ermeni, Rum ve çeşitli diğer tebaalarından oluşan hazinelerinin kendine has lezzetleri de eklenince karşınıza “sonsuz” bir yol çıkar. Yürüdükçe ayaklarınız yerden kesilir bu lezzet yolunda; tek sıkıntınız ay sonu kredi kartı ekstreleri ve fazla kilolarınız olur. 

Makarnanın en taze kesilmişi, pizzanın İtalya’dakilere taş çıkaranı, hand-made burgerin en orijinalinden tutun çeşitli yerel tatlarla ustaca harmanlanmışı, Afgan Mutfağı’nın prensleri ve prensesleri, Latin Amerika mutfağının ülke ülke şehir şehir tatları, Hindistan’ın büyüleyen şaheserleri, Uzakdoğu’nun yemeye kıyamayacağınız güzellikleri ve dahası… 

Şahsen çok fazla ülke gezip göremedim bu yaşa dek ama evren bana 18 yaşıdan sonra bu şehirde yaşama kıyağını yaptı ! Bilmiyorum çok gezenleriniz belki daha büyüleyicisini, tüm dünyayı en az bu kadar içine alanını görebilmiştir ama bu keşmekeşin havası, bu kaosun sularından mıdır bilemem buradaki lezzetler eşsizmiş gibi geliyor bana…