Güncel Türkçe Uyarlama

Güncel Türkçe Uyarlama 


Aşkın fermanına boyun eğmekliğimiz ta candan ve yürektendir. Bu uğurda alın yazımıza karış zerre inadımız ve karşı koymamız söz konusu değildir. 


Şu alçak dünyanın birtakım geçici menfaatleri uğruna aşağılık kimselere boyun eğmeyiz. Bu yolda bütün tevvekülümüz, bütün güvencimiz Allah'adır. O'nun hükmüne rıza gösteririz. 


Biz geçip gidici mevkii ve makam ile makam ile edinilmiş altın işlemeli yastıklara sırtımızı verip dayanmayız. Bütün dayanağız Cenabıhakk'ın noksansız ve sınırsız lütfunadır.



Hele sofuluk ve gözü kapalı dindarlığa asla sığınmayız. Velev fesadımız bütün mevcudat âlemini tutmuş bile olsa! 


Bizim içkiden anladığımız küpün içindeki safadadır. Her şeyi, gördükleri dış yüzüyle değerlendirip hüküm verenler, bizim meramımızı asla anlayamazlar.


Dünya devleti geçip gider ve yok olur ama Allah'a binlerce şükürler olsun ki, bizim adımız âlemin sayfasında Baki kalır.

Şeyhülislam Yahya; İstanbul'da 1552 yılında doğmuştur. Babası III. Murat devrinde şeyhülislamlık yapmış olan Bayramzade Zekeriya Efendidir. Mükemmel ve başarılı bir medrese eğitiminden sonra, devlet görevinde üstün zekası ve derin bilgisi sayesinde hızla yükselmiştir. Müderrislik ve Kazaskerlikler yapmıştır. Siyasetin içinde olmuştur. Üç defa şeyhülislamlık yapmış ve İstanbul'da 1644 de ölmüştür. Çağdaşları tarafından hoş sobhet, nüktedan, mütevazı, kerim bir zat olarak tanınmıştır. Özellikle Sultan IV. Murad tarafından son derece sevgi ve saygıya layık görülmüş; hatta padişah Şeyhülislam Yahya Efendi'nin elini bile öpmüştür. Bu Sultan döneminde alışılmış geleneklerin aksine Şeyhülislam Yahyâ Efendi, uğur getirir inancı ile, IV. Murad'ın Revan Seferi ve Irak Seferi katılmıştır.

Sun sâgarı sâkî bana mestane desinler,
Uslanmadı gitti gör o divane desinler.

Peymanesini her kişi toldurmada bunda,
Simden gerü bu mescide meyhane desinler.

Dil hanesini yık, koma taş üstüne taşın.
Sen yap anı eller ana virane desinler,

Gönlünde senin gayr ü siva sureti neyler
Lâyık mı bu kim Kabe'ye büthane desinler

Yahya'nın olup sözleri hep sırr-ı muhabbet,
Yârân işidip söyleme yâbâna desinler.

Şeyhülislam Yahya


Güncel Türkçe Uyarlama 

Sakî, içki kadehini sun bana sarhoş desinler
Uslanmadı gitti, gör o divane desinler.

Bardağını her kişi doldurmada burada
Bundan sonra bu mescide meyhane desinler

Gönül evini yık, taş üstünde taş koma,
Sen yap onu, eller ona virane desinler.

Senin gönlünde ondan başkasının sureti ne arar?
Lâyık mi bu Kabe'ye puthane desinler!

Yahya'nın sözleri hep muhabbet sırrına dairdir
Dostlar işitip 'yabana söyleme' desinler.

Şiirlerde yazılan her şeyin gerçek hayatla bire bir örtüşmesinin o şiiri okuyanlar tarafından beklenmemektedir. Şarap içen, içki âleminde olan şairlerimiz olduğu gibi, dini bir makamda bulunan şeyhülislâmların, müderrislerin İslamî gereklerin mubah görmeyip reddettiği şarap, meyhane, içki meclisi gibi kavramları şiirlerinde sürekli ve ısrarlı bir şekilde söz konusu etmelerinde günümüzden bakıldığında bir çelişki ve tutarsızlık yaratabilir. Ancak bunun nedeni şarap, içki, mey, meyhane kavramların gerçek manalarının ötesinde birer sembol olarak başka şeyleri ifade etmek için kullanılmalarına dayanır.

 

Dîvan şiirinin önemli bir özelliği şiirde, çok anlamlılığın ve anlam çeşitliliğinin aranmasıdır. Zira bu gibi anlam çağrışımları eski şiirin can damarını ve asıl hedefini oluşturan en önemli besleyici kaynaklarıdır. Divan şairleri işte bu gelenek içinde bu tür anlam çeşitliliği kazanmış kavramları kullanmaktan çekinmemişlerdir. Çünkü kelimelerin gerçek, mecazi ve tasavvufî anlamlarını kullanarak şiirin anlam katmanlarını çoğaltmak da bir tür hüner gösterisiydi. Dîvan şairlerinin şiirlerinde özellikle sofu, ikiyüzlü kişilerle uğraşıp, bu kişileri kızdırmak için şiirlerinde birkaç anlama gelen kelimeleri tercih etmektedirler. 

 

Divanlara bakıldığında neredeyse her gazelde bir ya da birkaç beyit şaraptan veya şarapla ilişkili kelimelerden bahsetmektedir. Klâsik edebiyatta eser veren şairler bu edebiyat geleneği çerçevesinde şiirlerini işlemeye çalışmışlardır. Bunun sonucunda ortaya karışık, anlaşılması zor, yanlış anlaşılması olası beyitler ve gazeller çıkmıştır. Unutulmamalıdır ki şiirler, yazıldıkları ve üretildikleri toplumla beraber o dönemin o yüzyılın ürünleridir. Bu nedenle özelikle klâsik şiirleri incelerken şairlerin mevcut gelenek çerçevesinde kullandığı kelimeler ve oluşturdukları anlam tabakaları göz önüne alınmalı, düşünülmeli ve değerlendirilmelidir.