“Bunların yerel tohumlardan ve ilaçsız olarak üretildiğini nereden bileyim?”

Çoğunun söz konusu ürünleri satın almaması ile sonuçlanan bu soru oldukça önemli bir soru. Bu kişilere çok hak verirken aynı zamanda yapılan bu sorgulamada bir eksiklik olduğunu düşünüyorum.

Elbette bu sorular sorulmalı, üreticilerin sağlıklı gıdaları üretip üretmediğinin izi sürülmeli. Ancak bu soru ve davranış içinde bir paradoksu barındırıyor…

Söz konusu davranışta; verimli olabilmesi için daha çok suya, sentetik kimyasal gübreye ve ilaca ihtiyaç duyan bu nedenle de tarımsal biyoçeşitliliğimizin kaybolmasına, topraklarımızın bozulmasına, sularımızın kirlenmesine ve insanlarımızın sağlığını kaybetmesine neden olan tohumların kullanılmasının, ithal ediliyor olmasının ve tüm bu uygulamaların önemsenmemesidir. Ve bunlardan üretilen ürünlerin satın alınırken bu sorgulamanın yapılmıyor olması, büyük bir rahatlıkla satın alınıyor olması kısacası yerel tohumdan üretilen ürünlere yönelik kaygıların bu ürünler için taşınmıyor olması en büyük eksikliktir.

Yerel tohumların gelişmesini ve agro-ekolojik yöntemlerle üretilen ürünlerin yaygınlaşmasını istiyorsak bu çabaların parçası olmalıyız.

Nasıl mı?

Sorunun başladığı yer aslında kentlerdir. Biz tüketenlerin seçimleri, eylemleri, çiftçilere, kırsala şekil vermektedir. Tüketiciler olarak kentlerde örgütlenerek, tükettiğimiz gıdaların peşine düşerek, yediklerimizin hangi tohumdan ve nasıl üretildiğine, pazarlama kanallarının nasıl olduğuna dikkat ederek, dikkat etmek yetmez bilgilerimizi eyleme dönüştürerek, kırsalda üreticilerin örgütlenmesine destek olarak sağlayabiliriz.

Kısacası, artık tohum takaslarını ve sadece onlara katılımı bir adım öteye taşımamızın zamanı geldi de geçiyor…

En önemli yaşamsal kaynağımız olan yerel çeşitler için çabaların genişletilmesi gerekmektedir. Bilim insanlarının, çiftçilerin, hobistlerin, kamu araştırmacılarının, STK’ların birlikte çalışacağı ulusal düzeyde büyük katılımcı proje ve araştırmalara ihtiyaç bulunmaktadır. Takasların en güzel, kaliteli, verimli, sağlıklı yerel çeşitlerin takas edildiği, seçildiği, ödüllendirildiği; bu çeşitleri yetiştiren köylülerin onore edildiği, ürünlerinin yaygın olarak satıldığı yani olumlu yansımalarını hep birlikte göreceğimiz hale dönüşmesini sağlamamız gerekmektedir.

Resmi verilerle; son 15 yılda ithal edilen tohum miktarı yüzde 61 oranında artmıştır. Tüketilen kimyasal gübre miktarı yüzde 22 artmış ve bunun yaklaşık %40’ı-50’si ithalatla karşılanmaktadır(2). Tarımsal ve gıda ürünlerinde toplam ithalat, değer olarak yaklaşık 1.7 milyon dolardan, 7.5 milyon dolara ulaşmıştır (3).

Ülke olarak tüm bunları tersine çevirebilecek güce sahibiz! Büyük bir genetik çeşitliliğe sahibiz. Doğru ulusal politikalarla, imzaladığımız anlaşmalardaki haklarımızı lehimize kullanarak; doğru ve kararlı uygulamaların hayata geçirilmesi ve ulusal bilincin artırılmasını sağlayarak bunu başarabiliriz!

Bize düşen de bu ulusal güce sahip çıkmaktır…

 

(1) TDK, 2017. Büyük Türkçe Sözlük, T.C. Başbakanlık Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Dil Kurumu, http://www.tdk.org.tr, (Erişim: 18 Aralık 2017).

(2) GTHB, 2016. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, BÜGEM Faaliyetleri Raporu, http://www. gthb.gov.tr, (Erişim: 08 Mart 2016).

(3) TUİK, 2017. İstatistik verileri. Türkiye İstatistik Kurumu, www.tuik.gov.tr. (Erişim: 08 Aralık 2017).