Asmalarda Fungal Gövde Hastalıkları

Yazar : Soner AKGÜL
Konu : Tarım

Asmalarda fungal etmenlerden kaynaklanan gövde hastalıkları, son yıllarda ülkemiz bağlarında önemli bir sorun haline gelmeye başlamıştır.

Giriş:

Asmalarda fungal etmenlerden kaynaklanan gövde hastalıkları, son yıllarda ülkemiz bağlarında önemli bir sorun haline gelmeye başlamıştır. Bunlardan birçoğu, fidan dikimini takip eden ilk yıllarda varlığı fark edilememekte ve asmanın verime yattığı yıllarda aniden ortaya çıkmaktadır. Bazıları ise enfeksiyonların yoğunluk ve şiddetine göre asma fidanı dikiminden birkaç ay sonra görülmekte ve fidanların kuruyarak ölmesine yol açmaktadır. Bu hastalıkların asıl nedeni mantarlar (funguslar) olup, anaç ve kalemlerde sinsi ve yavaş bir şeklide ilerlemeleri nedeniyle bu hastalıklar asma çoğaltım materyalleri (anaç, kalem, bulaşık fidanlar vs.) aracılığıyla geniş alanlara yayılmaktadırlar. Ana hatları ile mantar kaynaklı asma gövde hastalıkları ve bunlara yol açan etmenler çizelge 1’de gruplandırılmaktadır.

 

Çizelge 1. Asma fungal gövde hastalıkları ve bu hastalıklara neden olan fungus (mantar) türleri

Hastalığın Yaygın Adı

 

Hastalığa Neden Olan Mantar Türleri

 

 

Phaeomoniella chlamydospora

ESCA Sendromu

 

Phaeoacremonium spp.

(KAV Hastalığı)

 

Cadophora luteo-olivacea

 

 

Fomitiporia spp.

 

 

Bazı Basidiomycetes türleri

 

 

Botryosphaeria spp.

 

 

Diplodia spp.

KANGREN Hastalığı

 

Dothiorella spp.

(Canker - Lokal Dal Kurumaları)

 

Lasiodiplodia spp.

 

 

Phaeobotryosphaeria porosa

 

 

Diaporthe spp.

 

 

Phomopsis spp.

Geriye Ölüm Hastalığı

 

Eutypa lata

(Dieback)

 

Eutypella spp.

 

 

Campylocarpon spp.

Siyah Bacak Hastalığı

 

Cylindrocarpon spp.

(Black Foot)

 

Cylindrocladiella spp.

 

 

Ilyonectria spp.

Bu çizelgede var olan hastalıklar ve bunlara neden olan türler tek başına bir asmayı hastalandırabildikleri gibi, bunlardan birkaçı aynı asmada var olabilirler. Örneğin 4-5 yaşlarındaki bir asma yalnızca siyah bacak hastalığından dolayı kuruyabildiği, bu asma aynı zamanda kangren ve siyah bacak hastalığı etmenlerinin bir arada bulunmasından dolayı da kuruyabilmektedir.

Asma gövde hastalıkları üzerine ülkemizde yapılan çalışmalar henüz başlangıç düzeyindedir. Türkiye’de kav hastalığının varlığı ilk kez 1942 yılında İyriboz tarafından rapor edilmiş ve daha sonra bu hastalığa neden olan etmenlerin yaygınlığı ve etiyolojisi üzerine bazı araştırmalar yürütülmüştür (Üzümeri, 1947; Köklü ve ark., 1998; Arı, 2000). Yakın zamanda ise Bornova Zirai Mücadele Enstitüsü, mikoloji laboratuvarı tarafından hastalığın moleküler biyoloji yöntemleriyle teşhisi ve mücadelesi üzerine araştırmalar başlatılmış ve bu konuda bir doktora tezi tamamlanmıştır (Poyraz, 2012). Bunun yanında Kav hastalığına neden olan türlerden bazılarının (Phaeoacremonium scolyti) ülkemizdeki varlığı ve teşhisi, Ankara Zirai Mücadele Merkez Araştırma Enstitüsü tarafından yapılmıştır (Özben ve ark., 2012). Diğer taraftan ülkemizde kangren hastalığına neden olan türlerden dört tanesi (Botryosphaeria dothidea, Diplodia seriata, Lasiodiplodia theobromae ve Neofusicoccum parvum), Manisa Bağcılık Araştırma İstasyonu tarafından teşhis edilmiş ve ülkemizdeki varlığı rapor edilmiştir. Yine Diaporthe neoviticola ve Campylocarpon fasciculare (Siyah bacak hastalığı) türlerinin neden olduğu hastalıklar, ülkemizde rapor edilen diğer asma gövde hastalıklarındandır (Akgül ve ark. 2014  a, b ve c). Bundan başka yine istasyonumuz ile İzmir Ticaret Borsası’nın ortak yürüttüğü bir projede, Manisa ve İzmir illerindeki Sultani Çekirdeksiz bağlarında fungal gövde hastalıklarının durumu araştırılmıştır (Akgül ve ark., 2013). Bu derlemede söz konusu hastalıkları tanıtıcı ve mücadele yöntemleri anlatılmaya çalışılmıştır.

 

KAV HASTALIĞI (ESCA Sendromu)

Bu hastalığa neden olan funguslar mantar cinsleri bol miktarda spor üreten, doğaya iyi adapte olmuş, saldırganlıkları yüksek olan mantarlardır. Bu organizmaların ürettikleri sporlar rüzgar, sulama suyu, bulaşık toprak, budama makasları ve tarım alet-makineleri ile kolaylıkla taşınabilmektedirler. Bu yollarla asmalardaki yaralanmış bölgelere veya gövdedeki iletim demetlerine ulaşan patojenler, salgıladıkları enzim ve toksinlerle dokuları kolonize etmekte ve ardından bu dokulardaki hücre birlikteliklerinin bozulmasına neden olmaktadırlar (Chiarappa1959b). Diğer yandan mantar saldırılarına karşı koymaya çalışan bitki dokularında, mantarın ilerleyişini engellemeye yönelik fiziksel bariyerler oluşmaya ve viskozitesi yüksek zamk kıvamında sıvılar salgılanmaya başlar. Bu olaylar neticesinde iletim demetlerinde su taşınımı sekteye uğrar, toprakta suyun varlığına rağmen lokal solgunluklar ve kurumalar meydana gelir. Sonuç olarak fizyolojik işlevlerini tam olarak yerine getiremeyen asmalar bir süre sonra ölürler. Yine bu organizmaların üretmiş oldukları toksik metabolitler, suyla yapraklara taşındıktan sonra, yeşil yaprak dokularında hücre ölümlerine ve nekrotizasyona yol açarlar (Valtaud, ve ark., 2009). Kav hastalığı etmenleri olumsuz çevre koşullarını asma dokularında misel halinde (bazı türler peritesyum formunda) uyuşuk dönemde geçirmekte ve uygun koşulları bulmaları halinde hızla sporlanarak çevreye yayılmaktadırlar. Kış döneminde dahi bağların içerisinde spor uçuşları olabilmekte, budama ve terbiye işlemleri sırasında oluşan yaralar patojenler için giriş kapısı olarak rol oynamaktadırlar (Eskalen ve Gubler, 2001). 

KAV Hastalığının Belirtileri

 

Gövde ve çubuklarda görülen belirtiler: Hastalığa yakalanmış asmalar, ilk gelişim yıllarında herhangi bir belirti görülmeksizin normal yaşamlarına devam edebilmektedirler. İnfeksiyonların ilerlemesiyle beraber sonraki yıllarda gözlerin uyanışında gecikmeler yaşanabilir veya infekteli kollarda bulunan gözler uyanamayabilir. Bu belirtileri gösteren genç asmalardın gövde ve kollarından yapılan enine kesitlerde iletim demetlerinin bir bölümü ya da tamamının kahverengileşmiş ya da siyahlaşmış olduğu görülür (Şekil 1). 8-10 yıllık ve daha yaşlı asmalarda görülen en yaygın belirti, sert yapıdaki odunsu dokunun bir süre sonra koflaşmış, ufalanabilen bir yapıya dönüşmüş olduğu beyaz çürüklük belirtisidir. Odun dokudaki sağlam kısım ile hastalanmış kısım arasında koyu kahverengi ya da siyah renkte keskin bir şerit vardır. Bu şeritler aynı zamanda boylamsal olarak da ortaya çıkar ve her iki yöne ilerlemeye devam eder. Hastalığın daha şiddetli ilerlediği durumlarda gövdenin içi çürüyerek koflaşır, kolayca ufalanarak talaş haline dönüşebilir (Şekil 2). Çürüme ve koflaşmalar daha çok budama ve gövdede testere ile yapılan derin yara yerlerinden başlar, daha sonra aşağı veya yukarı doğru ilerler. Kurumalar çoğunlukla asmanın bir dalında başlar ve daha sonra diğer dallarına geçer (Bertelli ve ark., 1998). 

 

Yaprak ve salkım belirtileri: Geç uyanan asmaların yaprakları ilk dönemlerde sarımsı yeşil renkte olup bu asmalarda gelişme geriliği hissedilir durumdadır. Bazen hiçbir belirti göstermeyen asmalarda, yağmurlardan sonra ani bir şekilde değişen hava sıcaklıklarıyla beraber yaprak damar aralarında haşlanma benzeri bir görüntü meydana gelir. Bu lekeler daha sonra kahverengi-kızıl renkteki lezyonları meydana getirir. Mevsim ortasında bu yapraklarda zebra deseni şeklinde görünümler oluşur ve artık o asmalarda tüm belirtiler ortaya çıkmış durumdadır (Şekil 3). İnfeksiyonlar çok şiddetli ise bu belirtiler henüz oluşmadan asmalar felç olabilir ve aniden kuruyarak ölebilirler. Bazen bu ani kuruma ve ölümler meyveler büyüdükten sonra dahi görülebilir, asmaların üzerindeki salkımlar, yaprak ve dallarla beraber kuruyabilir. Eğer hastalık orta şiddette seyrediyorsa meyvelerin üzerinde boylamsal çizgiler veya çok sayıda kızamıkçık benzeri lekeler oluşabilir (Şekil 4). Bu lekeler, külleme veya mildiyö hastalıklarına karşı tam olarak mücadele edilmiş olsa bile kalır ve geçmeleri mümkün değildir (Chiarappa, 1959a).

KANGREN HASTALIĞI (Canker - Lokal Dal Kurumaları)

Kangren hastalığı (ya da lokal dal kurumaları) son yıllarda dünyadaki bağ alanlarının en sık görülen fungal gövde hastalıklarından biri haline gelmeye başlamıştır. Şimdiye kadar 16 ülkede rapor edilen bu hastalığın bağcılıkta ciddi düzeyde ekonomik kayıplara yol açtığı tahmin edilmektedir. Hastalığa yakalanan asmalarda dal kurumaları ve asma ölümleriyle birlikte ürünün bir kısmı veya tamamı da kaybolmaktadır. Fransa’nın Bordo kentinde Botryosphaeriaceae kangreni nedeniyle %20’lere varan ürün kaybının oluştuğu tahmin edilmektedir. Amerika’nın Kaliforniya eyaletinde yürütülen başka bir çalışmada ise bu hastalığın yıllık 260 milyon doların üzerinde ekonomik zarara neden olabileceği bildirilmiştir (Siebert, 2001).

Türkiye için yeni olan ve ülkemiz bağlarında uzun süre fark edilememiş fungal bir hastalıktır. Asma yapraklarında görülen damar arası nekrozlar,  omcada lokal veya tümden kurumalar ve çok yıllık odun dokuda “V” şeklindeki renk değişiminin nedeni şimdiye kadar daha çok kav ya da Eutypa geriye ölüm hastalığı ile ilişkilendirilmiştir. İnfekteli dokulardan yapılan standart mikolojik izolasyonlar ile yaygın oranda Botryosphaeriaceae familyası fungusları izole edilmiş ve morfolojik-moleküler tanı testlerinin ardından bu familyadaki bazı türlerin ülkemizdeki varlığı tespit edilmiştir (Akgül ve ark., 2014a). Budama esnasında açılan büyük yaraların fazlaca olduğu ya da terbiye şeklinin sonradan değiştirildiği bağlarda bu hastalığa rastlamak oldukça kolaydır.  Bu nedenle hastalığın ileriki yıllarda ülkemizdeki bağ alanlarının en önemli fitopatolojik problemleri içerisinde yer alacağı sanılmaktadır.

Botryosphaeriaceae familyası türleri çoğunlukla fırsatçı ya da latent patojenlerdir. Asmanın güçlü bir gelişim gösterdiği zamanlarda odunsu dokuda semptom gelişimi görülmeyebilir. Ancak biyotik ya da abiyotik stres koşulları altında latent halden patojenik hale geçmektedirler. Özellikle sıcaklık ve su stresinin bu olayda etkili olan iki asıl neden olduğu bildirilmiştir (Madar ve ark., 1989; Mullen ve ark., 1991; Ma ve ark., 2001).

 

KANGREN Hastalığının Belirtileri

Botryosphaeriaceae kangreninin en tipik semptomu gövde ve kalın dalların enine kesitindeki “V” harfi şeklindeki kahverengi renk değişimleridir (Şekil 5). Bu belirtilerin görüldüğü asmalarda lokal ölümler veya en azından yaprak damar aralarında klorotik renk değişimleri ve nekrozları görmek kaçınılmazdır (Şekil 6). Klorotik lekeler daha sonraları büyüyerek nekrozları meydana getirmektedir. 

 

Bunun yanında yaprak kenarlarında kavrulmalar da görülebilir. Bu olayların, patojenlerin ürettikleri toksinlerden dolayı olduğu düşünülmektedir. Patojen toksinlerinin yayıldığı alana göre bazen salkımın tamamı, bazen de salkım içindeki birkaç çilkim kurumaları oluşabilir. Yine enfeksiyonların yoğunluğuna göre salkım oluşturmuş ana dallar, sıcakların artmasından dolayı aniden salkımlarla beraber kururlar (Şekil 7). Hafif enfeksiyonlar ise çubuklarda uyanma bozukluklarına neden olabilirler. Bu çubuklardaki gözler süremez, sürgünler uçtan geriye doğru kurur ve çubuklarda beyazlaşma belirtisi kendini gösterir. Gövdedeki boyuna kesitte, iletim demetlerinde kahverengi çizgiler görülür (Úrbez-Torres ve ark., 2011). 

 

Hastalığın teşhisinde yalnızca semptomatolojik değerlendirme yeterli değildir. Odun dokuda “V” harfi şeklindeki nekrotik dokulardan yapılan izolasyonlarda bazen Phaeoacremonium, Phaeomoniella, Phomopsis  ve Diaporthe cinsi funguslar da izole edilmiştir (Chamberlain ve ark., 1964). Enine kesitte görülen “V” şeklindeki renk bozulmasına aynı zamanda Eutypa lata türü funguslar da neden olmaktadır. Ancak Eutypa enfeksiyonlarında yeşil sürgünlerin boğum araları kısalır, çalılaşır, yapraklar çanak şeklinde içe bükülürler ve sürgünler de hafif sararmalar kendini gösterir (Şekil 8). Bu nedenle standart mikolojik izolasyon, teşhiste önemli bir husustur. 

 

Siyah Bacak Hastalığı (Black Foot Disease)

Bu hastalık daha çok asma fidanlıklarında görülen, toprak kökenli fungal bir hastalıktır. Bu hastalığa Campylocarpon, Cylindrocarpon, Cylindrocladiella ve Ilyonectria cinsi funguslar neden olmaktadırlar.

Hastalığa erken dönemde fidanlıklarda yakalanan asmalar ilk dikim yılında kuruyarak ölürler. Hasta fidanlar topraktan çıkarıldıklarında kökler çürümüştür ve kılcal kökler üzerinde su emmiş siyah alanlar görülür. Fidanlardaki boylamsal kesitler incelendiğinde iletim demetlerinde kahverengimsi ya da siyahlaşmış renk bozulmaları görülür (Şekil 9).

İki veya üç yaşına ulaşabilmiş hasta asmalarda gelişim geriliği, boğum aralarında kısalmalar, yapraklarda kloroz görülebilmektedir. Bu belirtileri gösteren asmalarda kesin teşhis için mikolojik analizler gereklidir. Çünkü iletim demeti renk değişimlerinde, toprak kökenli başka fungal patojenler de rol oynayabilmektedir.

 

ASMA GÖVDE HASTALIKLARI İLE MÜCADELE

Bulaşık asmalarda birkaç yıl sonra hastalık fark edildiğinde tedavi edilmesi oldukça güç olduğundan, hastalıkla mücadelede en geçerli ve dikkat edilmesi gereken husus kültürel tedbirlerdir. Hastalığın kaynakları a) infekteli üretim materyalleri (bulaşık fidan, kalem, aşı gözü vs.) b) Patojenle bulaşık topraklar c) Fungusun havada uçuşan sporları d) Bulaşık budama aletleri ve aşı makineleri e) aşılama öncesi anaç ve kalemlerin su emdirildiği hidratasyon tanklarıdır. Hastalığın kimyasal mücadelesi yoktur. Henüz gövde hastalıklarının bulaşmamış olduğu bağlarda mümkünse bu hastalığın bağlara girişi engellenmelidir. Diğer hususlar ise aşağıda maddeler halinde sıralanmıştır:

 

  1. 1- Hastalığa neden olan mantarların temiz asmalara bulaşması genellikle budama yaralarından olmaktadır. Bu nedenle asmalarda derin yaralar açmaktan sakınmalı, budama ve ilk terbiye şekli çeşitlere göre tavsiye edildiği biçimde yapılmalıdır. Sonradan değiştirilen terbiye şekline göre omcalarda derin yaralar açılabileceğinden, havadan bulaşma tehlikesi artacaktır.
  2. 2- Erken budama yapmaktan sakınmalıdır. Erken budama ile yaralanmış bölgeler daha uzun süre mantar saldırılarına maruz kalacak ve bulaşma olasılığı artacaktır.
  3. 3- Budama yaraları mutlaka kapatılmalıdır. Özellikle 2-3 cm çaplı makasla açılmış veya testere ile açılmış büyük yaralar uygun bir izolasyon malzemesi ile kapatılmalıdır (Şekil 10). Budama yaraları en az 3-4 ay süreyle mantar saldırısına açık durumdadırlar.
  4. 4- Yağışlı havalarda budama yapılmamalıdır. Çünkü kış mevsiminde dahi faaliyetlerine devam eden bu mantarlar, bir asmadan diğerine yağmur damlaları ve rüzgarla taşınırlar.
  5. 5- Budama artıkları bağın kenarında tutulmamalı ve yakılmalıdır. Etmenler kış mevsiminde dahi faaliyet gösterebilmekte ve diğer asmalara bağ kenarında yığılmış budama artıklarından geçmektedir.
  6. 6- Yeni dikilen asmaların bakımı gerektiği şekilde yapılmalı, ilk üç yılda aşırı meyve yükü bırakılmamalı ve asmalar stresten korunmalıdır.
  7. 7- Hastalıklı kollar enfeksiyon noktasının en az 10 cm altından kesilerek asmadan çıkarılmalı ve bu dallar yakılarak imha edilmelidir. Daha sonra gövde ve ana dallardan çıkan yeni filizler terbiye edilmeli, asmalar eski şekline yakın duruma getirilmeye çalışılmalıdır. Amerika’da Kaliforniya bağlarındaki hastalığı azaltmak için ekonomik getirisi yüksek bağlarda iki kez budama yöntemi geliştirilmiş ve bu yöntem kayda değer düzeyde başarılı olmuştur. Bu yönteme göre birinci budama ile hasta çubuk ve dallar kesilerek bağdan uzaklaştırılmakta ve imha edilmektedir. Bu sayede yağışların olduğu zamanda önceden var olan inokulum ciddi oranda azaltılmaktadır. Geç dönemde yapılan ikinci budamada ise normal terbiye prosedürlerine göre asmalara şekil verilmektedir.
  8. 8- Bağların tesisi hastalıktan ari temiz fidanlarla yapılmalıdır. Hastalık şüphesi olan asmalardan kalem alınmamalıdır. Hasta asmalar sezon içerisinde işaretlenerek bunların budaması en sona bırakılmalıdır.
  9. 9- Budama makası ve testere gibi aletler, diğer asmalara geçmeden önce çamaşır suyu ile dezenfekte edilmelidir.
  10. 10- Şiddetli belirti gösteren asmalar sökülüp imha edilmelidir.

 

 

 

KAYNAKLAR

Akgül, D. S., Savaş, N. G., Keykubat, B., Teker, T., İnan, M. S. 2013. İzmir ve Manisa İli Sultani Çekirdeksiz Bağlarında Sürgün Kurumaları, Uyanma Bozukluğu ve Ölümlere Yol Açan Fungal Nedenlerin Araştırılması. İzmir Ticaret Borsası, Sonuç Raporu.

Akgül, D.S., Savaş, N.G., and Eskalen, A. 2014. First Report of Wood Canker Caused by Botryosphaeria dothidea, Diplodia seriata, Neofusicoccum parvum, and Lasiodiplodia theobromae on Grapevine in Turkey. Plant Disease: 98(4): 568pp.

Akgül, D. S., Mayorquin, J. S. and Eskalen, A. 2014. First Report of Diaporthe neoviticola Associated with Wood Cankers of Grapevine in Turkey. Plant Disease, 98 (5): 692

Akgül, D. S., Güngör Savaş, N., Önder, S., Özben, S., and Kaymak, S. 2014. First Report of Campylocarpon fasciculare Causing Black Foot Disease of Grapevine in Turkey. Plant Disease, 98, http://apsjournals.apsnet.org/doi/abs/10.1094/PDIS-03-14-0284-PDN

Arı, M. E. 2000. A General Approach for Esca Disease in the Vineyards of Turkey. Phytopathologia Mediterranea, 39: 35-37.

Bertelli, E., Mugnai, L., and Surico, G. 1998. Presence of Phaeoacremonium chlamydosporum in Apparently Healthy Rooted Grapevine Cuttings. Phytopathologia Mediterranea, 37: 79-82.

Chamberlain G.C., R.S. Willison, J.L. Townshed and J.H. De Ronde, 1964. Two fungi associated with the dead-arm disease of grapes. Canadian Journal of Botany 42, 351–355.

Chiarappa, L. 1959a. Wood Decay of the Grapevine and Its Relationship with Black Measles Disease. Phytopathology, 49: 510-519.

Chiarappa, L. 1959b. Extracellular Oxidative Enzymes of Wood-Inhabiting Fungi Associated with the Heart of Living Grapevines. Phytopathology, 49: 578-582.

Eskalen, A., ve Gubler, W.G. 2001. Association of Spores of Phaeomoniella chlamydospora, Phaeoacremonium inflatipes, and Pm. aleophilum with Grapevine Cordons in California. Phytopathologia Mediterranea, 40: 429-432. Supplement.

İyriboz, N. 1942. Bağ Hastalıkları (2.Basım). Ziraat Vekaleti Neşriyatı. Sayı:323-2. İzmir,  232 pp.

Köklü G., İlbağı, H. ve Çıtır, A. 1998. Tekirdağ Bağlarında Esca Sendromu Olasılığına İlişkin Gözlemler. Türkiye VIII. Fitopatoloji Kongresi Bildirileri, 21-25 Eylül 1998. S: 311-313. Ankara.

Ma Z., D.P. Morgan and T.J. Michailides, 2001. Effects of water stress on Botryosphaeria blight of pistachio caused by Botryosphaeria dothidea. Plant Disease 85, 745–749. 

Madar Z., Z. Solei and M. Kimchi, 1989. Effect of water stress in cypress on the development of cankers caused by Diplodia pinea f. sp. cupressi and Seiridium cardinale. Plant Disease 73, 484–486.

Mullen, J.L., C.H. Gilliam, A.K. Hagan and G. Morgan-jones, 1991. Canker of dogwood caused by Lasiodiplodia theobromae, a disease influenced by drought stress or cultivar selection. Plant Disease 75, 886–889.

Özben, S., Değirmenci, K., Demirci, F., Uzunok, S. 2012. First Report of Phaeoacremonium scolyti Associated with Esca and Petri Diseases of Grapevine in Turkey. Plant disease Volume 96, Number 5, P: 766

Poyraz, D. 2012. Ege Bölgesindeki Bağlarda Petri ve Kav Hastalığına Neden Olan Fungal Etmenlerin Moleküler Yöntemlerle Saptanması ve Mücadelesi Üzerine Araştırmalar. Ege Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi.

Scott, E., Sosnowski, M., Lardner, R. 2006. Diagnosis and Management of Eutypa Dieback. Final Report to Grape and Wine Research and Development Corporation. 107p.

Siebert, J.B. 2001. Eutypa: The Economic Toll on Vineyards. Wines and Vines, 4:50-56.

Úrbez-Torres J.R., F. Peduto, K. Striegler, J.C. Rupe, R.D. Cartwright and W. D. Gubler, 2011. Characterization of fungal pathogens associated with grapevine trunk diseases in Arkansas and Missouri. Fungal Diversity (In Press), doi:10.1007/s13225-011-0110-4. 

Üzümeri M.E.,1947. Bağ  Hastalıkları. Tarım Bakanlığı Neşriyat Müdürlüğü. Sayı:636,  245 sayfa. Ankara.

Valtaud, C., Larignon, P., Roblin, G., ve Fleurat-Lessard, P. 2009. Developmental and Ultrastructural Features of Phaeomoniella chlamydospora and Phaeoacremonium aleophilum in Relation to Xylem Degradation in Esca Disease of the Grapevine. Journal of Plant Pathology, 91: 37-51.