Tarımsal Hasılanın Optimizasyonu

Tarım politikaları belirleyen çevrelerde ara sıra tarımsal hasılanın optimizasyonu ile üretimin arttırılmasına yönelik yeni arayışlara girilir. Bu hususu su örneğinden yola çıkarak anlatmaya çalışacağım.

Yazar: Dr. M. Erhan Ekmen
 
Tarım politikaları belirleyen çevrelerde ara sıra tarımsal hasılanın optimizasyonu gibi fiyakalı laflar ile üretimin arttırılmasına yönelik yeni arayışlara girilir. Son zamanlarda yine yeni arayışlara girildiği görülmektedir. Konusunda uzman meslektaşlarımız bunun için kendi uzmanlık konularında mutlak surette yapılması gerekenleri uzun ve ağdalı cümlelerle anlatmaktadırlar. Bunların neredeyse tamamı, yüzde yüz oranında doğru ve gereklidir. Bütün bu doğrulardan daha doğru olan küçük basit bir husus daha var. Bu hususu su örneğinden yola çıkarak anlatmaya çalışacağım. Biz önce tarımsal hasılanın açıklaması ile başlayalım.

Tarımsal hasıla, bitkisel, hayvansal ve su ürünleri alanında yapılan üretimin ilk aşamada çiftçinin eline geçen fiyatlar üzerinden toplam üretilen ürün miktarına göre ülke çapında hesaplanan tarımsal değerdir. Tarımsal hasılanın büyüklüğü, o ülkenin diğer ülkelere göre tarım alanındaki gücünü gösterir. Bu sayının çok yüksek olması, o ülkede tarımsal üretim sorunlarının olmadığını ya da çiftçinin refah içinde yaşadığını göstermez. Örneğin Dünya sıralamasında Çin ve Hindistan açık ara ilk sıralarda yer almasına rağmen, tarım ilkel yöntemlerle yapılmakta ve çiftçi sefil bir hayat sürmektedir.

Bir ülkede tarımsal hasılanın arttırılmasının anlamlı olabilmesi için; ülkenin ihtiyaç duyduğu bütün tarımsal ürünlerin dengeli ve yeterli miktarda planlı bir şekilde ve sürdürülebilir olarak üretilebilmesi için mevcut kıt kaynakların en optimum şekilde kullanılması gerekmektedir. Ülkemiz birçok tarımsal ürünün üretilebileceği bir iklim kuşağında, toprak, su ve çiftçilik kültürü açısından önemli üretim faktörlerine sahip bir ülkedir. Ama bu kaynaklar sınırsız değildir. Bir yandan bilinçsiz üretim, diğer yandan sanayileşmenin ve çarpık yapılanmanın doğaya zarar veren etkileri nedeniyle korunması gereken bu kaynaklar hızla tüketilmektir. Son zamanlar da bir de bu duruma etkisi şiddetle hissedilmeye başlayan küresel iklim değişikliği ve ısınma eklenince sorunun ciddiyeti daha da artmıştır. 

Özellikle bu yeni küresel tehdit karşısında ülkeler sahip oldukları kaynaklarda süre gelecek değişimleri çok iyi tahmin edebilmeli ve buna göre tarımsal üretimlerini ülke ihtiyaçları doğrultusunda en doğru şekilde hesaplayabilmelidirler. Son salgından sonra iyice anlaşılmıştır ki; bir ülkenin tam bağımsızlığı, gıda konusunda kendine yeterliliği yakından ilişkilidir. Yeri geldiğinde paranız olsa dahi ulaşamadığınız gıda, silahtan çok daha etkili olabilmektedir. 

Bu yeni durum karşısında oluşmakta olan yeni dünya düzeni kapsamında gittikçe önemi artan gıda üretimi dolayısıyla tarımsal üretim alanında zaten kısıtlı olan su, toprak, emek, sermaye gibi üretim faktörlerinin belirleyiciliği iyice artmaktadır. Bunlar arasından su bir adım daha öne çıkmaktadır. Dünya üzerinde var olan suyun roketle uzaya atılmadığı sürece bir damlası bile yok olmaz. Ama dikkatli kullanılmazsa ve korunmazsa bizim ihtiyaçlarımızı giderebilmek açısından kullanılamaz bir forma dönüşebilir. Bu nedenle tarımsal hasılanın arttırılmasında su belirleyici rol oynatacaktır.

Büyük su potansiyeli nedeniyle mavi gezegen olarak adlandırılan Dünyamız, aslında su fakiridir. Dünya su varlığının ancak %2’lik kısmını kullanabilmekteyiz. Bu kısıtlı suyun da önemli miktarını çevre kirliği ve hatalı kullanım nedeniyle doğru şekilde değerlendirememekteyiz. Bu az miktardaki suyun da %80’ı tarımda kullanılmaktadır. Yani insanların hayatta kalabilmeleri için sahip oldukları az miktardaki suyun çoğunu yine hayatta kalabilmek için mutlaka tarımda gıda üretebilmek için kullanması gerekmektedir. Bu duruma bir de etkisi her geçen gün daha fazla hissedilen küresel iklim değişikliği nedeniyle mevcut tarımsal üretim kaynaklardaki daralmayı da eklersek durum gittikçe ciddileşmektedir. Bu nedenle tedbirlere öncelikle suyu en fazla kullanan tarım sektöründe başlanılmalıdır. 

Böyle bir gelecek yaklaşırken, tarım alanında sahip olduğumuz avantajları iyi kullanarak tedbir almalıyız. Halk sağlığı, toplumun beslenmesi ve tarım ile ilgili politikaların belirlenmesi ve sürdürülebilir tedbirlerin alınması olağan olarak devletin sorumluluğundadır. Bölgemiz açısından büyük stratejik öneme sahip tarımsal üretim kaynaklarımızın ve su potansiyelimizin koruması ve en verimli şekilde kullanması devletin olduğu kadar aslında hepimizin öncelikli konuları arasında yer almaktadır. 

Diğer yandan toplumun giderek artan su ihtiyacının karşılanmasında da yine devletin özellikle tarım bakanlığının öncü bir rolü bulunmaktadır. Çünkü sorunun çözümü, ağırlıkla tarımda alınacak tedbirler ile garanti altına alınabilir. Sanayi de ve insanların kullanımlarında alınacak tedbirler ile tasarruf edilebilecek miktarın yeterli olmayacağı aşikardır. Ancak modern tarım teknikleri ve sulama metotları ile hedeflenen tasarruf sağlanabilir ve ileriye dönük kaynak koruma ortamı oluşturulabilir. Fakat bunlar çiftçi tarafından özellikle de küçük aile çiftçileri tarafından kullanılamazsa hedeflenen faydaya ulaşılamayacaktır.

İşte tam bu noktada yapılan bütün yatırımların ve oluşturulan politikaların hayata geçirilmesinde olmazsa olmaz çok önem kritik bir unsur karşımıza çıkmaktadır. Eğer çiftçi işin içinde ve hatta başında olmazsa sonuç hüsranla sonuçlanmaktadır. Bu durum sektörün her alanında geçerli genel bir kuraldır.

Yukarıda sayılan bütün bu teknik ve metotların, sistemlerin satın alınması pahalı ve kullanılabilmesi çok zordur. Hatta satın alınmasının ötesinde doğru şekilde kullanılması, kullanım planlamalarının yapılması, eğitimleri verilmesi ve projelerin hayata geçirilebilmesi iyi işleyen bir organizasyonu gerektirmektedir. Üstelik iş sistemin kurulmasıyla da kalmamaktadır. Sistemin kurulduktan sonra, uygun ve adil bir şekilde işletilebilmesi, korunması, geliştirilmesi belki de işin en önemli safhasıdır. Hem yeraltı su kaynaklarının korunması, hem de barajlardaki suyun uygun şekilde kullanılabilmesi yine tarımsal sulama da yapılacak planlamalara bağlıdır. Gelişmiş ülkelerde sulama kooperatifleri bütün bu iş ve işlemleri yürütmekte ve sahada iş yükünü üstlenmektedir. İlk baştan mevcut bütün kaynakların, hedeflenen üretime göre en optimum kullanımı sulama kooperatifleri tarafından en doğru şekilde planlanmakta ve buna uygun altyapı yatırımları, donanımlar ve diğer girişimler projeli bir şekilde sulama kooperatifleri tarafından hayata geçirilmektedir. Bütün faaliyetler kooperatif ortağı olan bütün küçük aile çiftçilerine doğrudan iletilebilmektedir. 

Devlet tarafından suyun etkin kullanımına yönelik büyük yatırımlar ve çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmaların başarıya ulaşması sulama, drenaj ve taşkın konularında sürdürülebilir su yönetimi ve sahada su kullanıcı çiftçilerin yönetime aktif katılımlarıyla sağlanabilir. Ekonomik açıdan uygun, sosyal olarak kabul edilebilir ve çevresel olarak zarar vermeyen bu sürdürülebilir yaklaşımın sahada çiftçi açısından da benimsenmesi gerekmektedir. Bunun için devletin sahadaki bütün çalışmalarında başarılı olabilmesi için mutlak surette çiftçi ile yanı sulama kooperatifiyle iç içe, birlikte hareket etmesi mecburiyeti vardır.

Sulama ile ilgili durumda olduğu üzere sonuç olarak görüyoruz ki; sektörümüzde üretim öncesinden tüketim sonrasına kadar her aşamada çiftçinin katkısı ve katılımı çok önemlidir ve bu katılımın en hızlı, en etkin, en adil, en demokratik yolu kooperatiflerdir. 
 
Görseller:
Arşiv