İzmir’in Tarihi Ticaretin Tarihi

Çin’den Anadolu’ya gelen İpek yolunu, ya da Hindistan’dan gelen Baharat yolunu duymuşsunuzdur. Bu yolların son durağının İzmir’de tarihte Agora olarak anılan tarihi Smirna kentinin çarşısı ve sonra da bu gün Kemeraltı Çarşısı olarak adlandırdığımız çarşı da son bulduğunu ne kadar biliriz. Anadolu’nun ve doğunun bütün tarım ürünlerinin ve tarım ürünlerinden elde edilmiş tarımsal ürünlerinin Akdeniz’in en güvenli limanlarından İzmir Körfezinin ucundaki İzmir Limanından Eski Dünya’ya yayıldığını da unutmamalıyız.

Kemeraltı Çarşısı ya da Buluntulardaki Agora’yı bir araya getirdiğinizde bu ticaret tarihinin 3.000 yıllık geçmişi ortaya serilir. İzmir’in Ticaret tarihi belki de İzmir’in anlaşılmasında, konumlandırılmasında ve bizim kentliler olarak İzmir’le ilişkimizi anlamlandıracak olan belki de bu tarihtir… 

İzmir o süreçte ticaretin ana konusu olan tarım ve tarım ürünlerinden elde edilen gıda, kumaş, baharat ve özellikle de o zamanın en önemli aydınlanma aracı olan zeytinyağının Akdeniz limanlarına taşındığı önemli bir limandı. İzmir bu gün de Anadolu ve çevresindeki yerleşimlerin tarım, gıda ve tarıma dayalı sanayi ürünlerinin önemli limanlarından biridir. 

Karadeniz’in kıyısında yetişen fındığın, Malatya’da yetişen kayısının, Siirt’te, Antep’te yetişen Antep Fıstığının İzmir’den ihraç edilmesinin bir nedeni olmalı… 3500 yılda bu ticaretle şekillenen bir şehir İzmir.  İzmir’in Levantenlerine bakmak gerekir belki… Yalnızca İspanyol, İngiliz, İtalyan, Portekizli veya Rodos’lu aileler mi vardı İzmir’de… Yalnızca Hristiyan veya Yahudiler mi ticari nedenlerle İzmir’e gelenler… Aslında Mısırlı, Tunuslu, Faslı aileler de var… İzmirli zenci yurttaşlar var… Müslüman oldukları için yabancılıklarını, farklılıklarını anlayamadığımız, isimleri bize benzeyen insanlar da var… Onlara Levanten demesek te… Peki, neden bu insanlar İzmir’e yerleşmeyi tercih etti… İzmir’e elbette ticaret amacıyla yerleştiler… Yani İzmir’e getirilen ürünler arasında kendilerinin müşterileri için ihtiyaç duyduklarını bulmak için gelip yerleştiler… Üstelik İzmir binlerce yıldır bu tür konuklarla, yerleşimcilerle büyüyen bir şehirdi. İzmir’i Osmanlı döneminde de Gâvurluğundan, çok dilli, çok dinli, çok kültürlü bir yapıdan kopmadan ayakta durmasının nedeni buydu… İzmir tüm Anadolu ve doğunun namusuyla para kazanmak isteyen insanları için bir umut kapısıydı bu haliyle. Bu yüzden İzmir’in gâvurluğundan en çok rahatsız olanlar da her zaman dürüstçe kazanılan paradan haksız pay isteyenler olmuştu…

Osmanlı’nın son dönemlerinden itibaren Anadolu’yu terk etmek zorunda kalan, Cumhuriyetinin ilk yıllarında mallarını burada bırakıp gitmek zorunda kalan, yangınlar, linç girişimleri ve korkunç cinayetlerle sarsılıp köşesine çekilen bu insanlar halen bu topraklarda yaşıyor olsa idi, İzmir’in değil tüm Türkiye’nin kaderi belki de değişirdi. Zira Türkiye’nin sadece ticareti değil, kendine özgü el sanatları, tarımsal faaliyetleri de kesintiye uğradı… Belki İzmir’in gelişmesinin sekteye uğramasında bu birikimden mahrum kalması rol oynamıştır.

Osmanlı döneminde kurulan ilk iki ticaret Borsası da İzmir’de tüccarların girişimi ile kurulur. Bu iki borsanın 1892 yılında birleşmesiyle bu günkü Ticaret Borsası kurulmuştur. Yine Türkiye İktisat Kongresi İzmir’de toplanması da İzmir’in ticaretin merkezi olmasındandır.

Evet gelelim bu güne… Türkiye’nin önemli gıda işleme firmaları, gıda laboratuvarlarının önemli bir bölümü, İyi Tarım Uygulamaları, GAP, HACCP ve Organik Tarım gibi güvenli gıda üzerine üretim standartlarına ilişkin firmaların önemli bir bölümü halen İzmir’de… Yine gıda üzerine önemli laboratuvarlar ilimizde kurulmuştur. Gıda Çarşısı ve Çiğli Organize Sanayi Bölgesi ve Serbest Bölgeden başlayarak, İzmir’in her yerinde halen tarım ve tarıma dayalı işletmeler hâkimdir. Bornova, Kemalpaşa bölgesi adeta geniş bir gıda sanayi bölgesi gibidir.