Doğanın karşısında insan

İnsan doğayı alt edebileceğine inandırılmıştır. Doğanın yerine teknolojiyi, suni kimyasal maddeleri koyabileceğini düşünür. Bu savunuların alt yapısı bazı iktisatçılardan gelmektedir. İktisat deneylere değil, gözlemlere ve istatistiklere dayanır. Pozitif değil kuramsal bir bilimdir. Yalnızca ekonomik kurum, ilişki ve faaliyetleri inceleyerek tüm dünyayı açıklamak mümkün değildir. Buradan yola çıkıldığında, insanın doğa üzerindeki egemenliğinin sınırsız olması gerektiği sonucuna varılabilir. Sonsuz büyümeye inanan bazı iktisatçıların doğa ve canlılar üzerine keskin sözler söyleyebilmeleri normaldir.  Siz iktisat üzerine söz söylemeye kalktığınızda aynı iktisatçıların tepkileri sert olmaktadır.

Oysa doğa bilimleri ile ilgili alanlarda çalışanlar ancak bilimsel olarak doğrulayabildikleri gerçeklerden bahseder… Bu alanlarda yapılan çalışmalar insanın doğanın bir parçası olduğunu göstermektedir. İnsan var olmadan önce varlığını sürdüren doğanın karşısında, doğanın bir parçası olan insanın verdiği mücadele ise bataklıkta debelenmek gibidir. Bu bataklığın insan tarafından doğayla baş etmek adına üretilmiş olması ise ayrı bir ironidir 

Ekolojik dengenin insan faaliyetleri sonucu bozulmasıyla, kendi yaşamını mahveden sorunlarla karşı karşıya kalır insan. Doğa, insanın yarattığı her boşluğu dolduracaktır. Doğada yok ettiğimiz her bir türün yerini dolduracak canlılar vardır. Ancak bu canlılar genelde biyolojik ve kimyasal birer silah gibidir. Adaptasyon yetenekleri gelişmiş, insana ve diğer canlılara zarar verme kapasiteleri yüksek canlılardır. İyi gizlenir, hızlı ürer ve geliştirdiğiniz mücadele yöntemlerine direnç geliştirirler. Fareler, hamam böcekleri, HIV, Ebola, Grip virüsleri vb. bu tür canlılardır. Bitki ve hayvan üretimindeki hastalık ve zararlılar da hayatta kalma stratejileri açısından başarılı canlılardır. Hastalık zararlı etmenlerini kontrol eden canlılar ise doğa ile mücadelemizin eseri olarak doğada azalmaktadır.

İnsan ihtiyaçlarının sınırsızlığı, insanın doğa olmadan yaşaması, insanın ekonomik kararlarının rasyonelliği iddiaları, bazı iktisatçıların kapitalist ekonomiye odaklanmasından kaynaklı ideolojik algılardır. İnsanın yeterli refaha sahip olmadığı düşüncesi de… 

Doğadan kopan insan daha büyük şehirlerde sosyal ilişkilerden de uzaklaşmaktadır. İnsanın ortaya çıkan psikolojik boşluğu eşyalarla kurduğu ilişki ile gidermeye çalıştığına dair gözlemler vardır. Daha fazla ve daha değerli eşya sahibi olma hırsı belki de psikolojik boşluğun giderek büyüdüğünü gösteren bir olgudur. 

Daha fazla, daha değerli eşya sahibi olmanın bir bedeli vardır. Daha fazla para kazanmak… Belki de daha fazla kazanmak için vaz geçilenler de beslemektedir insanın içindeki boşluk hissini… Daha kalitelisini, daha fazlasını, daha iyisini, daha yenisini aramanın bir sonu olabilir mi? Aldığınız her şey aldığınız andan itibaren eskimeye başlar. Ve kısa sürede de daha yenisi piyasaya sürülür. Artık ona yeni diyemezsiniz bile… İnsan refahı sonu gelmeyen ve insanı gönüllü köle haline getiren bir oyuna dönüşür.