Yaşayan Toprak

Yaşam dediğimizde suda ve toprağın üstünde süren yaşam gelir aklımıza. Aynı zamanda yaşam toprağın içinde, üst tabakasında da sürdüğünü göz ardı ederiz. Suyun, havanın, ısının ve ışığın birlikte ulaşabildiği 30-35 cm derinlikte yaşam varlığını sürdürür. Tıpkı dört element kuramındaki gibi, tüm maddeler değilse de hayat dört elementin bir araya gelmesi ve birbirleri ile etkileşmesi sayesinde sürmektedir. 

Toprak büyük ekosistemin parçasıdır. Aynı zamanda toprak kendi başına da bir alt-ekosistem olarak varlığını sürdürür. Bu ekosistem mikroorganizmalar, mantarlar, böcekler, bitki kökleri, sürüngenler ve memelilere kadar pek çok türün içinde yer aldığı bir sistemi ifade eder. Ve ekosistemin tümünün varlığının sürdürmesi açısından temel teşkil eder.

Toprakta yapılan faaliyetler, aşırı sulama, gübreleme, kimyasal kullanımı tarım topraklarındaki dengeyi bozmaktadır. İnsan faaliyetleri sonucu oluşan hava ve su kirliği, su kirliliğinin yer altı suları ile bulaşması sonucu yalnız tarım toprakları değil çayır mera arazileri ve doğal alanlarda da topraktaki canlılık etkilenmektedir. İnsan faaliyetleri ve insan yerleşimlerinin genişlemesi sonucu genel ekosistemdeki bozulmalar da genel ekosistemin bir parçası olarak topraktaki eko-sistemi etkilemektedir.

Aslında tüm bu ekosistemdeki bozulmaların sonucunu birebir yaşadığımız bir çağdayız. Ancak algı dağınıklığı, atomize olan gündemimiz ve olayların arasındaki bağları koparacak düzeydeki sürekli değişen gündem bizi yaşamsal gerçekliğimizden koparmakta…

Eko sistemler tüm halkaların bir arada olması ile ayakta durur. Ekosistemi bozduğunuzda ekosistemde en dayanıklı, en kolay uyum sağlayan, en iyi gizlenen, en hızlı üreyen ve ekosistemdeki besinleri en iyi değerlendiren canlılar hızla artar. 

Bu canlıların başında mikroorganizmalar vardır. Örneğin AIDS’e neden olan HIV virüsü, Kuş Gribi (Avian Influenza) ya da Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (RNA virüsü) ve taşıyıcısı olan keneler… Evlerimizden de örnek verebiliriz. Hamam böcekleri, karafatmalar, kumral böcekler, fareler, sinek ve sivrisinekler… Peki, tarımsal üretimde karşılaştığımız hastalık ve zararlı etmenler?