KÜRESEL ÖLÇEKTE ORGANİK TARIM VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Günümüzde tarım, küresel ölçekte bir yandan üst sınırına yaklaşmış alanlarda azalmakta olan doğal varlıklar ve küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliklerinin baskısı altında, hızla artan gıda ve gıda-dışı ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmaktadır. Organik tarımın küresel ısınma ve iklim değişikliklerine yol açan karbon emisyonlarını azalttığına yönelik birçok çalışma bulunmaktadır. Bu azalma oranı tabii ki entansif veya ekstansif üretim sistemlerinde uygulamalara bağlı olarak farklılık göstermektedir. İsviçre, Almanya gibi Avrupa ülkelerinde organik, entegre ve konvansiyonel tarım sistemlerini karşılaştıran uzun dönemli araştırmalar, organik parsellerde biyoçeşitliliğin arttığını ve toprakta organik madde miktarının yükseldiğini ortaya koymaktadır. Toprakta organik maddenin artması mikroorganizma faaliyetlerini arttırarak biyoçeşitliliği ve canlılığı korumaktadır. Organik tarım, bir yandan organik madde artışı ile toprağın karbon bağlama kapasitesini arttırmakta öte yandan minimum toprak işleme ile emisyonları azaltmaktadır. Ayrıca konvansiyonel tarımın küresel ısınmaya neden olan en önemli emisyon kaynaklarından azotlu gübrelerin ve pestisitlerin organik tarımda kullanımı yasaktır. Tarımsal girdilerden fosfor da Dünya üzerinde azalan kaynaklardan biridir. Azotta olduğu gibi kullanılan kaynak organik kökenli de olsa Bioswiss organik standardında birim alanda (hektar başına) kullanılan fosfor miktarında sınırlama bulunmaktadır. Benzer kısıtlamaların diğer standartlarda da yer alması beklenmektedir. Doğadan toplanan organik sertifikalı alanlarda da toplama kuralları sürdürülebilirliği sağlamak üzere ilgili standartlarda ayrıntılı olarak yer almaktadır.

Organik hayvan yetiştiriciliğinde hayvan refahı, hayvanların doğal davranışlarına uygun barınak ve besleme koşullarının sağlanması öngörülür ve antibiyotik ve aşı kullanımına sınır getirilir. Organik kanatlı yetiştiriciliğinde de kesim yaşı konvansiyonel tavukların 2 katıdır, erken kesime izin verilmez. Avrupa Birliği ülkelerinde ortaya çıkan ve sonrasında yayılan Deli Dana hastalığı ve dioksin sorunlarına kullanılan yem kaynakları nedeni ile organik hayvancılıkta rastlanmaması, tüketicilerin organik hayvansal ürünlere olan talebini arttırmıştır.     

Küresel ısınmada tarımsal üretim yanı sıra girdi, hammadde ve gıdaların taşınması/dağıtımı için harcanan fosil yakıtlar önemli paya sahiptir. Organik üretimde bir yandan işletme içi girdi kullanımı diğer yandan kısa pazarlama kanalları teşvik edildiğinden fosil yakıt kullanımı da sınırlanmaktadır. Bu bilinle bazı özel organik tarım standartlarında havayolu ile organik ürünlerin taşınmasına izin verilmemektedir.

Organik ürün tüketicileri hemen hemen tüm ülkelerde çevreye ve sağlıklı beslenmeye duyarlı olarak tanımlanmaktadır. Bu çerçevede tüketim alışkanlıkları ile yerel çeşitleri veya yok olmaya yüz tutmuş sağlık değeri yüksek tür ve çeşitlerin korunmasına katkı sağlamaktadırlar. Organik tarım alanlarının ister kültürü yapılan isterse doğadan toplama olsun artış eğiliminde olması küresel ölçekte katkı sağlar.