Sürdürülebilirlik kavramı

Worldmeters isimli web sitesine göre şu an ki dünya nüfusu yedi milyar üç yüz bin ve sürekli yükselmeye devam ediyor. Bu site istatistiki verilerine göre insan nüfusu yıllık 70 milyon civarında artmaktadır. Bu artış miktarı bile doğada yaşayan pek çok memeli türünün toplam popülasyonundan fazla…

Modern insan yaşamını ve soyunu sürdürmek için ‘doğa’ karşısında bir savaşıma gerek duymaz. Üstelik bu modern toplumda kurum ve kurallarla güvence altına alınmaya çalışılır. İnsan artık kendini doğanın bir parçası olarak görmeyecek bir noktaya getirilmeye çalışılmaktadır. İnsanların yarattığı yeni toplumsal motivasyon insanlar açısından olumlu görünse de Dünya’yı yaşanabilir bir yer haline getiren ekosistemler açısından aynı şeyi söylemek mümkün değil.

Buna karşın insan nüfusu için de her şey sorunsuz değil. Kısıtlı doğal kaynaklar artan nüfusun tüketimi için yetersiz kalmaktadır. Modern insan doğada yaşan Pigme, Buşman benzeri kabilelerin bireylerinden hem daha iri, hem daha uzun yaşıyor. Daha kötüsü tüketim kültürü ve yaşam biçimi açısından da doğadaki insan gruplarına göre çok daha fazla tüketiyor.  Bu da dünyadaki kaynakların hızla tükenmesine neden oluyor. Kaynaklar tükendikçe Dünya’nın el değmemiş doğa parçaları yeni kaynak arayışına kurban ediliyor. İnsan içinde bulunduğu çıkmazı anladıkça sürdürülebilirlik (sustainability) gibi yeni kavramlara sarılıyor. 

Doğadaki sürdürme tamamen verili koşullara uyumla ilgili olduğundan bizim ‘sürdürülebilirlik’ kavramımızla oldukça farklıdır. İnsan tarımsal faaliyetlerle birlikte doğayı değiştirmeye başladığından artık yaşamını ve soyunu sürdürme konusundaki başarısının önemi giderek azalmaya başlamıştır. Dolayısı ile başarının şartları da doğadan çok yaşadığı toplumsal koşullara uyumla ilgili hale gelmiştir. Hatta ebeveynin toplumsal statüsü ve gücü sayesinde ‘başarı’ kaçınılmaz olabilir.

Sürdürülebilirlik kavramı insanın bu yeni durumundan kaynaklanır. Zira doğadan uzaklaşan insan kendinden de uzaklaşmış durumda. Ancak sürdürülebilirlik kavramı aslında çatışmalı bir alan.  Çünkü sürdürülebilirlik yalnızca doğa ve çevre ile ilişkili değildir. Aynı zamanda toplumsal ve ekonomik yönleri dikkate alınmadıkça bir faaliyetin sürdürülebilirliğinden bahsetmek söz konusu olamaz. Yani toplumsal olarak kabul görmeyen ve ekonomik açıdan doyurucu olmayan bir faaliyetin sürdürülmesi beklenemez.