Seracılık

Birim alandan yüksek verim alınmasını ve küçük alanların marjinal şekilde değerlendirilmesini sağlayan örtü altı yetiştiriciliği, aynı zamanda yıl içerisinde düzenli istihdam sağlaması nedeniyle de önemli tarımsal faaliyetlerdendir (Yavuz, 2005). TÜİK (2011) verilerine göre; ülkemiz, sera varlığı açısından, 2010 yılı itibarıyla dünyada 4. sırada yer almaktadır. Türkiye’de seracılık ilk defa 1940’lı yıllarda Antalya ilinde başlatılmıştır (Aybak, 1992). Ülkemizdeki sera alanlarının yaklaşık %58’i Antalya, %28’i İçel, %11’i Muğla, %2’si İzmir ve %1’i İstanbul’da bulunmaktadır (Yağcıoğlu, 2005). Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre ise örtü altı alanlarımızın; %95’inde sebze (domates, hıyar, biber, patlıcan, kabak), %4’ünde süs bitkileri, %1’inde meyve (muz, çilek) yetiştirilmektedir (Kervankıran, 2011).

 

Seracılığın en önemli sorunlarından biri ısıtmadır. Seralarda sıcaklık değerinin uygun sistemler kullanılarak istenilen değerlerde tutulması modern yetiştiriciliğin şartlarındandır. Sera içi iklimini oluşturan diğer unsurların da uygun olması koşulu ve yetiştirilen bitki için izin verilen en yüksek sıcaklığı aşmamak kaydıyla, sera içi sıcaklık derecesinde her 10 oC’lik artışın bitki gelişmesini yaklaşık iki kat attırdığı bilinen bir gerçektir (Yağcıoğlu, 2005). Ülkemiz şartlarında, ısıtma giderleri de sera karlılığını etkileyen önemli bir unsurdur. Sera ısıtmasında kullanılan yakıtların pahalılığı üreticiyi ısıtma yapmadan yetiştiriciliğe yöneltmektedir. Seracılık işletmelerinde ısıtma giderleri, yetiştirme mevsimi ve konuma bağlı olarak, toplam üretim giderlerinin %40-80’ini oluşturabilmektedir. Ülkemiz seralarında düzenli bir ısıtma yapılmamakta, sadece bitkileri dondan korumak amacıyla ısıtma uygulanmaktadır. Düzenli ısıtma yapılmaması, verim düşüklüğü, üretim çeşidinde sınırlama, tarımsal mücadele için ilaç ve hormon kullanma zorunluluğu gibi problemleri beraberinde getirmektedir (Kendirli ve Çakmak, 2010).