Birlikten Doğan ‘Adil Ticaret’

Rekabetten beklenen daha ucuza daha yüksek kaliteydi. Oysa ticaret para kazanmanın en büyük öncelik olduğu bir faaliyettir. Kitle kültürü, şirketleşme ve ulusal sınırların anlamını ve işlevini yitirmesi ile rekabet kalitenin azalmasının ötesinde hilenin, aldatmanın, tağşişin yaygınlaşmasına neden oldu. 

Şirketlere ilişkin görüş, düşünce ve kaygılarımı daha önceleri defalarca anlattım. Apelasyon’da da ‘Robotlar Dünyayı Ele geçirebilir mi?’ sorusu üzerinden sürdürülebilirlik şirketler ilişkisini tartışmaya çalışmıştım. Şirketlerin iki temel hedefi ‘Karlılık’ ve ‘Büyüme’dir. Karlılık maliyetleri düşürerek, büyüme ise güçlenme, markalaşma, hammadde elde etmeyi kolaylaştırma gibi kolaylıklar sağlayarak aslında ‘daha çok para kazanma’ amacına hizmet eder. 

Küresel şirketler çok ortaklı ve çok uluslu olduğundan sahiplerine ve herhangi bir topluma karşı sorumluluk duymazlar. Karar alma süreçleri kurullar şeklinde olduğundan, silsileli mekanizmalarla uygulandığından toplumsal duyarlılıklar, etik kurallar ve hatta hukuk göz ardı edilebilir.

Organik tarımın ilke ve uygulama esasları ne kadar duyarlılıklara dayalıysa da, ticari yönü ön plana çıktıkça ‘organik’ etiketi ile satılan ürünlere giderek güven azalmaktadır. Bu durumda duyarlılıkları olan ve aynı zamanda para kazanmak durumunda olan organik tarım üreticilerini zor duruma sokmaktadır.  Organik ürünlerin uluslararası ticarete konu olması sorunları daha da içinden çıkılmaz hale getirir. Zira organik tarım belli kalıpları olan bir üretim değildir.

Tüm bu süreçlerin sonucunda verim azalması, üretim ve hasat kayıplarının artması, geçiş süreci gibi geliri düşüren süreçleri göze alan gerçek organik tarım üreticisinin mağduriyeti ile sonuçlanmaktadır. Sorunun çözümünde uluslararası düzeyde kabul edilebilir asgari nitelikte kabul edilebilir standartların oluşturulması ile bu süreçlerin denetim ve belgelendirme mekanizmaları ile desteklenmiş bir sistem içerisine oturtulmasını sağlayacak bir organizasyon ihtiyacı ortaya çıktı.

IFOAM (International Federation of Organic Agriculture Movements / Uluslararası Organik Tarım Hareketleri Federasyonu) 1972 yılında organik tarımda asgari standartların belirlenmesi ve uygulanması amacıyla kurulmuştur.  IFOAM ilk olarak organik tarımda asgari standartları belirledi. Sonra uluslararası süreçlere uygun bir izleme ve belgelendirme sistemi oluşturmaya çalıştı. 

IFOAM daha sonra sistemin temel aktörü olan denetim ve belgelendirme kuruluşlarını akredite ederek izleyecek bir organizasyon da kurdu. IOAS Aliance (Uluslararası Organik Tarım Standartları Birliği)  Uluslararası yaygın ve kabul görmüş organik tarım standartları doğrultusunda organik tarım denetim ve belgelendirme kuruluşlarını akredite etmek üzere kurulmuştur. Bu görevini halen yürütmektedir.

Organik Tarım standartları üzerine daha önce de yazdığımdan tekrar etmek istemiyorum. Ama bu gün FAO tarafından Kodeks Alimentarius  (BM Gıda ve Tarım Standartları) GL 32-1999 gibi Uluslararası kodların yanında Türkiye’nin yönetmeliği gibi yerel, ‘Demeter’ gibi organik üstü, GOTS  (Global Organik Tekstil Standardı) gibi ürün grubuna özel pek çok standart bulunmaktadır. Organik tarım ürünlerinin adil ticareti ve alıcı-tüketici güveni konusundaki gelişmeler giderek sosyal standartlar, enerji verimliliği gibi farklı alanların da standartlara dâhil olması ile organik tarım kavramı canlı organizmalar gibi sürekli yenilenerek ortaya çıkan farklı sorunlara, farklı ihtiyaçlara, duyarlılıklara cevap veren standartlar oluşmaya devam etmektedir.

Bu standartların hepsi aslında organik tarım faaliyetlerinin ticari yönü ile ilişkilidir. Bu standartların tüketici güveninin tesisi; uluslar arası ticaretin kolaylaşması, organik ürünlerin değerinde satılması gibi yararları olduğu düşünülebilir. Ancak bunların hiç biri organik tarım ile ilgili ‘güven’ sorununu çözemez.  Ayrıca ticarette adilleşmenin üreticinin bundan faydalanacağı anlamına gelmediği de açıktır. Çoğu zaman organik ürünün tüketici fiyatı normal ürünün iki katını geçtiği durumlarda bile, üretici fiyatının konvansiyonel üründen % 20 fazla olduğunu görmek mümkündür. Ki konvansiyonel üründe de üretici X tüketici fiyatları arasında üç-dört kat fark olduğu düşünülürse durum daha iyi anlaşılacaktır.