TÜRKİYE’ DE ORGANİK TARIM

Türkiye’de Organik Bitkisel Üretim Türkiye’de organik tarım faaliyetleri 1986 yılında, Avrupa’daki gelişmelerden farklı şekilde, ithalatçı firmaların istekleri doğrultusunda ve ihracata yönelik olarak, Ege Bölgesi’nden kuru üzüm ve kuru incir ihracatıyla başlamıştır (Bakırcı, 2005). Çizelge 2 incelendiğinde, Ege Bölgesi’nin 3.663 üretici ile ilk sırada yer aldığı dikkati çekmektedir. Hemen ardından ikinci sırada ise 1.627 üretici ile Karadeniz Bölgesi, üçüncü sırada 1.297 üretici ile Doğu Anadolu Bölgesi gelmektedir. Son sırada ise 153 üretici ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi yer almaktadır. Çizelge 2 verilerine göre, Ege Bölgesi’nin 3.663 üretici ile ilk sırada yer almaktadır. Türkiye’de yıllar itibariyle organik üretim göstergeleri Çizelge 1’den incelenebilir. 2002- 2009 yılları arası veriler incelendiğinde, toplam üretim alanı ve çiftçi sayısı verileri yıllar itibariyle artış yada azalış gösterse de, 2002 yılı baz alındığında 2009 yılında ürün sayısının yaklaşık % 41, üretici sayısının ise, yaklaşık 2,86 kat arttığı dikkati çekmektedir (Çizelge 1) Yetiştiricilik yapılan tarım alanı 2002 yılında 57.365 hektar iken, 2009 yılına gelindiğinde yaklaşık 5,68 kat artış göstererek 325.831 hektar olmuştur. Doğal toplama alanı 2002 yılında 32.462 hektar iken, 2009 yılına gelindiğinde yaklaşık 5,41 kat artarak 175.810 hektar olmuştur. Toplam üretim alanı ise 2002 yılında 89.827 hektar iken, 2009 yılına gelindiğinde yaklaşık 5,58 kat artış göstererek 501.641 hektar düzeyine ulaşmıştır. Türkiye’de, 2008 yılı verilerine göre ise toplam 14.926 organik üreticinin % 62,88’lik kısmını oluşturan 9.384 üretici tam organik sertifikaya sahip olup, % 37,12’lik kısmını oluşturan 5.542 üretici ise geçiş dönemi sertifikasına sahiptir. Mevzuata göre, tek yıllık ürünlerde 2 yıl, çok yıllık ürünlerde 3 yıl geçiş sürecine ihtiyaç vardır. Bu sürecin sonunda geçiş dönemi üreticileri organik ürün sertifikası almaya hak kazanmaktadır (Altındişli ve Aksoy, 2010).

Türkiye’de Organik Bitkisel Üretim Türkiye’de organik tarım faaliyetleri 1986 yılında, Avrupa’daki gelişmelerden farklı şekilde, ithalatçı firmaların istekleri doğrultusunda ve ihracata yönelik olarak, Ege Bölgesi’nden kuru üzüm ve kuru incir ihracatıyla başlamıştır (Bakırcı, 2005). Çizelge 2 incelendiğinde, Ege Bölgesi’nin 3.663 üretici ile ilk sırada yer aldığı dikkati çekmektedir. Hemen ardından ikinci sırada ise 1.627 üretici ile Karadeniz Bölgesi, üçüncü sırada 1.297 üretici ile Doğu Anadolu Bölgesi gelmektedir. Son sırada ise 153 üretici ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi yer almaktadır. Çizelge 2 verilerine göre, Ege Bölgesi’nin 3.663 üretici ile ilk sırada yer almaktadır. Türkiye’de yıllar itibariyle organik üretim göstergeleri Çizelge 1’den incelenebilir. 2002- 2009 yılları arası veriler incelendiğinde, toplam üretim alanı ve çiftçi sayısı verileri yıllar itibariyle artış yada azalış gösterse de, 2002 yılı baz alındığında 2009 yılında ürün sayısının yaklaşık % 41, üretici sayısının ise, yaklaşık 2,86 kat arttığı dikkati çekmektedir (Çizelge 1) Yetiştiricilik yapılan tarım alanı 2002 yılında 57.365 hektar iken, 2009 yılına gelindiğinde yaklaşık 5,68 kat artış göstererek 325.831 hektar olmuştur. Doğal toplama alanı 2002 yılında 32.462 hektar iken, 2009 yılına gelindiğinde yaklaşık 5,41 kat artarak 175.810 hektar olmuştur. Toplam üretim alanı ise 2002 yılında 89.827 hektar iken, 2009 yılına gelindiğinde yaklaşık 5,58 kat artış göstererek 501.641 hektar düzeyine ulaşmıştır. Türkiye’de, 2008 yılı verilerine göre ise toplam 14.926 organik üreticinin % 62,88’lik kısmını oluşturan 9.384 üretici tam organik sertifikaya sahip olup, % 37,12’lik kısmını oluşturan 5.542 üretici ise geçiş dönemi sertifikasına sahiptir. Mevzuata göre, tek yıllık ürünlerde 2 yıl, çok yıllık ürünlerde 3 yıl geçiş sürecine ihtiyaç vardır. Bu sürecin sonunda geçiş dönemi üreticileri organik ürün sertifikası almaya hak kazanmaktadır (Altındişli ve Aksoy, 2010).

 

Türkiye’de Organik Tarıma Verilen Desteklemeler Çevre dostu organik tarımın sürdürülebilir ve tercih edilen bir tarım sistemi olarak yerleşmesi için, üreticilerin bu sisteme özendirilmesi, teşvik edilmesi, bunların yanında ayrıca konvansiyonel tarıma göre daha fazla kar elde etmelerinin sağlanması gerekmektedir. Aksi halde üreticiler bu sistemi benimsemeyecek ve sürdürmeyeceklerdir(KIZILASLAN ve OLGUN, 2012).