Yeşil Teknolojilerin Gıda Sektörüne Yansımaları

Gıda üretimi uygulamalarında etik kaynak kullanımı ve sürdürülebilirlik konusunda tüketici bilinci ve baskısı giderek artmaktadır. 

Tarım ve gıda sektöründe yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, enerji bağımlılığı ve ekosistemlerin zarar görmemesi için göz ardı edilemeyecek bir gündem oluşturmaktadır. Tarımla ilgili olarak enerjiye ihtiyaç duyulan başlıca uygulamalar sulama, sera ve hayvan barınaklarının ısıtılması/soğutulması ve ürün kurutmadır. Bu sektörde güneş enerjisi, rüzgar enerjisi, jeotermal enerji ve biyokütle enerjisi yenilenebilir enerji kaynaklarının başında gelmektedir (Öztürk ve ark, 2012).

Gıda sektörü için yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı çevresel yararlarının yanı sıra ürün maliyetlerinin düşürülmesi açısından da oldukça önem taşıyan bir konudur.

Gıda dehidrasyonu uygulamalarında güneş enerjisi ve ısı pompası kullanımı, gıda kaynaklı organik atıkların biyoyakıt ya da biyogaz hammaddesi olarak değerlendirilmesi gibi teknik uygulamaların geliştirilmesi ve kullanımının yaygınlaştırılması konusunda çalışmaların yapılması gerekir. Bilindiği gibi gıdaların kurutulmasında en önemli gider kalemlerinden birisi enerji maliyetleridir.

Gıda sektöründe güneş enerjisinin yoğun olarak kullanıldığı uygulamalar gıda dehidrasyonu işlemlerinde gözlenmektedir. Ancak yağmur ve beraberindeki mikrobiyolojik sorunlar güneş enerjisini tek başına cazip kılmamaktadır. Güneş enerjisi yerine kullanılan solar kurutma teknolojisi ile yalnızca güneş enerjisine bağımlı kalınmayıp, sistem ısıtıcılı ünitelerle de desteklenmektedir. Böylece ürün başarıyla kurutulurken mikrobiyolojik sorunlar önlenmekte ayrıca fosil yakıt tüketimi de azaltılmaktadır (VijayaVenkotaRaman ve ark, 2012).

 Son yıllarda fosil yakıt maliyetlerinin sürekli artması nedeniyle solar enerji kullanımında artış gözlenmektedir (ThirugnanaSambandam ve ark, 2010). Gıda üreten tesislerden çıkan katı atıklarda biyo-yakıtlar için hammadde oluşturabilmektedir (Dellapiane ve ark, 2003).

Gıda sektöründe dikkat çeken yeşil mühendislik uygulamalarından birisi de yeşil tedarik zinciridir. Yeşil tedarik zinciri yeşil satın alma, yeşil üretim, yeşil dağıtım ve yeşil paketleme aşamalarından oluşmaktadır. Burada temel felsefe nakliyat masrafının ve harcanan enerjinin azaltılması, doğrudan dağıtım yapılması, kısa rotaların belirlenmesi ve alanların verimli kullanımıdır.

Dünya genelinde tüketiciler gıda ürünlerinin kaynakları ve sürdürülebilirliği hakkında bilgi edinmek için taleplerini sürekli artırmakta ve bu doğrultuda gıda ürünlerinde Eko-Etiket kullanımı da gündeme gelmektedir. Doğayı koruma amaçlı Eko-etiket çevresel etiketlerin alt grubudur. Ürünlerin çevreye yaptıkları etkilerin değerlendirilmesi sonucu verilirler. Henüz gıda ve yem ürünleri için Avrupa Birliği çevre etiketi (Eko-Etiket) sisteminde bir ürün kategorisi yoktur. Ancak çalışmalar devam etmektedir (Anon, 2013)

Biyoplastikler geleceğin ambalaj malzemesi olarak yeşil teknoloji uygulamalarının içinde dikkat çekmektedir. Biyo-plastikler organik plastikler olarak da isimlendirilmekte ve bitkisel yağ, mısır nişastası, bezelye nişastası veya mikrobiyota gibi yenilenebilir biyokütle kaynaklarından türetilmektedir. Biyoplastikler  günümüzde çoğunlukla organik gıdalar için tercih edilse de market poşetlerinden tabaklara kadar kendine birçok kullanım alanı bulmuştur. Biyoplastik bir kez kullanılıp atılan ürünler ve toprakta biyoparçalanma gerektiren uygulamalar için çok uygundur (As, 2010).

Sürdürülebilir ve kaliteli gıda misyonunu ön planda  tutan, temel ilkesi iyi, temiz ve adil gıda olan yavaş gıda (Slow Food) ve yeryüzü pazarı (Earth Market) hareketleri de giderek yaygınlaşmaktadır. Yeryüzü pazarları yerel gıdaları ve üreticilerini daha iyi tanımak, halkı bunlar hakkında bilgilendirmek ve bu ürünlere yönlendirmek amacını gütmektedir.

Türkiye’de ilk kez İzmir’in ilçesi Foça’nın seçildiği ‘yeryüzü pazarları’  yavaş gıda (Slow Food) felsefesinin kılavuzluğunda oluşturulan çiftçi pazarları anlamına gelmektedir. Yerel topluluklar tarafından işletilen bu pazarlar, aynı zamanda yerel gıda üreticilerinin tüketiciye, sağlıklı ve kaliteli yiyecekleri uygun fiyatlarla ulaştırdığı, bu sayede çevreci ve sürdürülebilir yöntemlerin garanti altına alındığı önemli yeşil buluşma noktalarıdır. Böylece yerel toplulukların gıda kültürleri koruma altına alınırken, biyolojik çeşitlilikte korunmuş olmaktadır. Gönüllüler tarafından oluşturulan bir küresel akım olan adil gıda ise, sürdürülebilir uygulamaların gıda endüstrisine yönlendirilmesini destekleyen ve teşvik eden ve sürdürülebilirliğin artışında çalışan bir organizasyondur.