Budizm

“Budizm, bugün Dünya üzerinde yaklaşık 500 milyon takipçisi bulunan din ve öğretiler topluluğu. İlk önce Hindistan’da ortaya çıkmış, daha sonra zaman içinde Güney, Güneydoğu ve Doğu Asya’da yayılmıştır. Farklı bakış açılarına göre din veya felsefe olarak tanımlanan Budizm'in hedefi, hayattaki acı, ızdırap ve tatminsizliğin kaynaklarını açıklamak ve bunları gidermenin yollarını göstermektir. Budizm'de öğretilerin ana çatısını meditasyon gibi içe bakış yöntemleri, reenkarnasyon denilen doğum-ölüm döngüsünün tekrarı ve karma denilen neden-sonuç zinciri gibi kavramlar oluşturmaktadır.”

 

M.Ö. 6. yüzyıl, dünyada büyük düşünürlerin ortaya çıktığı bir dönemdir.Çin’de Konfüçyüs ve Lao Tzu, İran’da Zerdüşt, İyonya’da Pitagoras ve Heraklitus, Hindistan’da Buda. “Sosyolojik ve tarihsel plânda Budizm'in, Hindistan'ı işgal eden Aryan topluluklarının beraberinde getirdiği Brahmanizm'e karşı bir tepki olarak ortaya çıktığı söylenebilir.” “Budizm, Sanskritçe ve Pali dillerindeki eski Budist metinlerinde 'uyanmış kişi - farkında olan' anlamına gelen “Buddha” kelimesinden türetilmiştir. "Tarihî Buda" da denilen Siddhartha Gautama (M.Ö. 563 - M.Ö. 483), Budizm'in kurucusu olarak kabul edilir. Siddharta’nın hayattaki acıların kaynağını açıklamak amacıyla yaptığı uzun çalışmalar sonucu ızdırabı sona erdirecek bir mânevî anlayışa ulaştığı ve böylelikle Budalık'a eriştiği kabul edilir.”

 

“Eldeki kaynaklar, Buda’nın M.Ö. 560 yıllarında Himalayaların güney eteklerinde küçük bir ülke olan Kapilavastu’da bu ülkenin beyinin ya da kralının oğlu olduğunu gösteriyor. Oğlunun adı “Amacına ulaşan” anlamında Sidharta’dır. Sidharta mutlu bir yaşam sürerken üç gün arayla bir parkta yoksul ve yaşlı bir adam, hasta bir adam, dilenen bir rahip görür. Bu gördüklerinin yarattığı, her insanın sonu olabileceği düşüncesi onu dünyanın geçici zevk ve heveslerinden soğutur. Ertesi sabah yirmidokuz yaşındayken eşini ve yeni doğan oğlu Rahula’yı uyandırmadan, babasından izin alarak evini terk eder.”

 

“Gerçeği kavramak, aydınlanmak uğruna yedi yıl çaba gösterecektir. Sidharta düşünmeye yine devam eder. Evinden ayrıldıktan yedi yıl sonra bir Hind inciri “Bilgi ağacı” altında aydınlanır ve Buda olur.

Buda, aydınlanma sonucu, olağanüstü keskin bir biçimde canlıların sonsuz bir döngü içinde doğup, büyüyüp, öldüğünü ve sonra yeniden doğduğunu görmüştür. “Niçin” diye kendi kendine sormuş, “niçin yeryüzündeki bu bitmez tükenmez acılar, sıkıntılar her yeni doğumla yinelensin, bu dönüp durmaya bir dur demenin, bu zinciri kırmanın bir yolu yok mu?” diye düşünmüştür.” “Buda bu öğretileri aydınlanmaya ulaşmanın bir aracı olarak görmüştür. Buda ayrıca ruhani bir otoritenin bulunmaması gerektiğini de özellikle vurgulamış, hatta kendi otoritesini bile eleştirerek, herkesin kendince Buda’lığa erişmesi gerektiğini savunmuştur.” 

 

“Budizmde her varlık sonsuz bir ölüm ve yeniden doğum döngüsü içinde, Altı Âlem denilen farklı yaşam formları arasında tekrar tekrar varolur. Karma, eylem anlamına gelmektedir. Budizm'de ise erdemli veya zararlı istemlerin ve bunların yol açtığı zihinsel etmenlerin, canlıların yeniden doğum süreçlerini ve yazgılarını şekillendirmesini ifade eder. Olumlu ya da olumsuz her eylemin karması, bizzat o yaşam süresinde veya daha sonrakilerde meyve verecek bir tohum yaratır.” Reenkarnasyon ve Karma Buda’dan önce Hint felsefesinde bilinen kavramlardır.

 

“Dört Yüce Gerçek ve Sekiz Aşamalı Asil Yol bütün Budist okullarında itibar edilen öğretilerdendir. 

1. gerçek, Dukkha: acı hayatın ve varoluşun bir parçasıdır.

2. gerçek, Samudaya: acıların kaynağı arzu ve isteklerdir.

3. gerçek, Nirodha: istek ve arzular bırakılırsa acılar sona erdirilebilir.

4. gerçek, Magga: acıların sona erdirilmesinin yolu Sekiz Aşamalı Asil Yol'dan geçer. Doğru kavrama, doğru düşünce, doğru söz, doğru eylem, namuslu kazanç, doğru çaba, uyanıklık ve doğru konsantrasyon.” 

 

“Sekiz Asil Yol’un tüm düşünceleri; ayırmadan, ötekileştirmeden birbirine bağlayıcı özelliği vardır. Buda’nın yolu aşırılıktan uzak bir yoldur. Budist yolda nihai hedef olan Kurtuluş (Nirvana), gerçekliğin doğru bir şekilde algılanmasıyla yakından ilgilidir. Kendinin ve tüm olguların gerçek doğasının farkına varan kişi, ızdıraplardan (Dukkha) ve sonsuz yeniden doğum döngüsünden (Samsara) kurtulmuş olur.”

 

Mahayana metinlerinden biri olan Kalp Sutra'da Buda'nın öğrencilerinden olan Bodhisattva Avalokiteshvara şunları söyler ve Buddha da bu gerçeği kavradığı için onu över: "Form boşluktan farklı bir şey değildir; boşluk formdan farklı bir şey değildir. Aynı şey duygu, idrak, oluşum ve bilinç için de geçerlidir. Bütün olgular aslında boşluktur. Onlar ne yaratılmış, ne yok edilmiştir; ne kirlidir, ne de temiz; ne artarlar, ne de azalır. Bu nedenle boşlukta form, duygu, idrak, oluşum veya bilinç yoktur; göz, kulak, burun, dil, beden veya zihin de yoktur..."

 

“Form olmadan zihin diye bir şey olmaz çünkü hiçbir şeye tepki vermez ama zihin olmadan da form hiçbir şey ifade etmez. Bütün Dünya aslında altı organın altı farkındalık biçiminin ilüzyonundan ibarettir. Duyu organları ve beynin yarattığı düşünce yetisi de ilgili farkındalık biçimlerini algılar. Ama bunlar "gerçeklik" değildir, gerçeklik bunlardan oluşmaz. Buddha'ya göre aslında "gerçek zihin" beyinde yahut vücudun içinde de oluşmaz.” 

 

“Budizmde, “Prajna” bütün fenomenleri ve evrendeki olayların hepsini içine alan geniş kapsamlı bilgeliği tasvir etmektedir. Budizm öğretilerine göre Prajna, beden ve ruh dengesini kurarsa ve Samadhi’deki özne ve nesnelerin ayrımına varırsa dolaysız ve sezgisel bir deneyim elde edecektir. Bu duruma gelebilmek için Zen-Budizm’deki oturma meditasyonunun (Zazen) alıştırmaları uygulanmaktadır. Budist meditasyonu temelde iki tema ile ilgilenir: Zihnin dönüşümü ve bu zihnin kendisinin ve diğer olguların keşfi için kullanılması. Prajna genelde dişil olarak kabul edilir. Bilgelik, Budizm’deki kutsal Asil Sekiz Yol’un birinci ve ikinci aşamasından sayılmaktadır.”

 

“Buda’nın öğretilerine göre kişilik, insanın kendi deneyimleri ve Dünya'yı algılamasıyla birlikte beş gruptan oluşmaktadır: Vücut, duyu, idrak, ruhsal farkındalık ve bilinçaltı. Budizm’de reenkarnasyonun sadece ‘ruh göçü’ değil, karma bir dürtü olduğu anlaşılır.” 

 

Kişisel gelişimlerinin özü şu dörtlükte yatar:"Temeli sözcük ve harfler üzerine atılmamış, doğrudan insan zihnini hedefleyen, yazıların dışında özel bir ileti, insanın kendi doğasını kavrayıp budalığa erişmesi." En derin gerçeğin sözle iletilemeyeceğine inanılır. Kişisel gelişme de, zihinde birtakım sözlerin birikimi değil, belki de tam tersine, birikmiş sözlerden, başka bir deyişle, edinilmiş bilgiden arınmadır.